32,5546$% 0.08
35,3375€% 0.56
2.466,69%0,15
3.998,00%0,10
16.013,00%0,10
2.357,00%0,07
10.872,56%1,78
İstanbul’un Adalar ilçesinde yaşayan oyuncu ve senarist Levent Kazak, ilçedeki minibüs meselesiyle ilgili İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Ekrem İmamoğlu’na çağrı yaptı.
Kazak, Adalar’da yaşadıkları sorunu anlattı ve İmamoğlu’nun sürece dahil olmasını istedi.
Kazak’ın yazdığı mektubun tamamı şöyle:
Sayın Ekrem İmamoğlu’na ve Çok Sayın Kamuoyuna Açık Mektup,
“Bir adalı olarak, son günlerde kamuoyunu meşgul eden azman minibüs meselesiyle ilgili, halk ile kurumlar arasında düzgün bir iletişim kurulamadığı görüşündeyim. Yanlış bilgiler havada uçuşuyor, ortam buram buram provokasyon kokuyor. Sadece kamuoyunun değil, İBB tarafının da eksik bilgiye sahip olduğu düşünüyorum, ki aksi sahiden kabul edilemez. Objektif olmakta zorlanacak dahi olsam, adalarda olan biteni mümkün mertebe kendi görüşlerimi ve niyetlerimi dışarda bırakarak, kimse üzerine alınmasın, B’ye anlatır gibi aktaracağım. Önce problemlerden en önemsiziyle, yani sorunun kendisi ile başlayacak, sonra da gelinen vahim noktaya geçeceğim.
Adaların ulaşım sorunu nedir, nereden kaynaklanıyor?
Tarih içinde uzun bir seyahate çıkabileceğiniz, doğasıyla, ormanlarıyla, yürüyüş ve bisiklet yolları, mimari zenginlikleri ile her gün kendi nüfusunun 4-5 katı kadar turist kabul eden Büyükada, ki bu 70-80 bin şahsa tekabül edebiliyor, özellikle yaz aylarında büyük sorunlar yaşıyor. Faytonların gidişinden sonra, sorunu elektrikli araçlarla çözmeye çalışan İBB, yaz aylarında ihtiyaç 10-15 katına çıkınca çaresiz kalıyor, hayat kilitleniyor. Turist sayısı arttıkça, evine ya da işine gitmek isteyen adalılar her gün 2-3 saat süren kuyruklarda beklemek zorunda kalıyor. Bu sorun deniz yolları için de geçerli; hafta sonları, özellikle bayramlarda gemiler ücretsiz olunca, rahat bir nefes almak için adalara gelen kalabalık adalıların çıkış ve girişlerini imkansız hale getiriyor. “Adalara gidin!” teşvikiyle ulaşımın ücretsiz olması büyük sorunlar doğuruyor. En vahimi tuvalet sorunu. Mesela Büyükada’da bir adet genel tuvalet var (rakam ile “1”, ingilizce “one”). Yaz aylarında Büyükada’da 50 bin bireye bir tuvalet düşüyor ki, bu Guinness Dünya Rekorları Kitabı’na geçmeli. Kentin betondan kaçmak isteyen ziyaretçiler, tabiatın tam göbeğinde yürüyüş yapabilecekleri nadide bir alanı açık hava tuvaletine çevirmek zorunda kalıyor, ada halkı ise apartman girişlerini, aralıklarını, bahçelerini genel hela olmaktan korumak için türlü teknikler icat ediyorlar.
Bilmeyenler için söylüyorum, adalarda akülü bisiklet, motor çeşidi şeyler kullanılabiliyor ama bunlar da yasal değil. Toplu taşıma çözüm olarak sunuluyor ama yetmiyor. Adayı çevreleyen Nizam ve Yılmaztürk caddeleri sözde cadde ama aslında küçük bir sokak genişliğindeler, adanın tabiatı gereği bazı noktalarda yol 3 metre genişliğine kadar daralabiliyor. Tüm adayı taşıyan bu daracık yolu adalılar, işe, alışverişe gidenler, dönenler, öğrenciler, bisikletliler, akülü bisikletliler, akülü motorlular, bir işten başkasına giden esnaflar, küçük elektrikli taksiler, küçük elektrikli otobüsler, elektrikli polis araçları, çöp kamyonları, diğer kamu araçları, köpekler, kediler, martılar, kirpiler, mamalara çöken kargalar, pazarcılar, sucular, korsan vasıtalar ve alışılmış ki her gün adaya ziyarete gelen 40-50 bin kişi paylaşıyor. Sığmıyoruz!
Peki bu probleme İBB’nin çözüm önerisi ne oldu?
İBB iyi niyetle bu sorunu çözmek istiyor. Şu andaki mevcut elektrikli (akülü) taksi ve elektrikli otobüs sistemi aslında çok iyi çalışıyor ama yaz nüfusu 100 binleri bulunca yapılacak hiçbir şey yok, yetmiyor. Faytonlar kalktıktan sonra gelen bu elektrikli araçlara dört yıldır ruhsat alınamadı. Alternatif olarak (şimdilik) 12 adet azman minibüs getirildi. Bunlar eski Magirus’lara benzeyen, Sarıyer-Beşiktaş, Kartal-Pendik arası çalışan minibüslerin teğe bir birebirleri, ama elektriklisi. Bu taşıtlar adayı tanımayan, adaya hiç adımını atmamış bir ekip tarafından onaylanmış belli ki.
Adalılar İBB’nin çözüm teklifine neden sıcak bakmıyor, bakamıyor?
En büyük neden, çözüm diye sunulanın bir çözüm olmaması. Bu azman minibüsler yollara sığmıyor, iki minibüs yan yana geçemiyor; eşyanın tabiatına karşıt, üstte tanımı yapılan yollara sığmıyorlar. Olmuyor. Geçerken tüm yayaları, bisikletlileri yolun dışına itmek zorundalar.
Çirkin değil, çok berbatlar. Artık nahoşluk izafidir diyen olacaktır ama bu onların güzelliği! Bu durum için geçerli değil bu laflar, ansiklopedide nahoşluk unsuruna bakarsanız karşısında azman minibüs çıkar. Dünyaya sirayet eden bir nahoşluk.
Kapasiteleri cüsseleri ile aynı oranda değil, şu anda hizmet eden minik otobüslerin taşıma kapasitesi ile aynı, ikisi de 13 kişi. Fark yok. Ama hacim olarak onların tam üç katı.
Adalar bir yaya bölgesi, SİT alanı. Sadece turizm odaklı tahliller doğru değil, ada sakinlerinin hayatlarını, kanılarını gözetmek, adanın tarihi, kültürel ve doğal yapısını koruyarak ilerlemek gerekiyor. Adaların yaşam kültürünü, ekosistemini ezerek geçilemez.
Protestolarda ne oldu?
İlk protestolara 16 bin nüfuslu ilçede (muhtemelen yazlıkçılar hariç) 5 bine yakın imza toplandı, protestolara 27 Mayıs’ta ara verildi ve olması gerektiği gibi ada kent kurulunda bir toplantı yapıldı. Adalıların, Adalar belediye liderin katıldığı toplantıda İETT Genel Müdürü İrfan Demet, tuhaf ihaleler sonucu bu araçları almak zorunda kaldıklarını, adalıların rastgele bir itirazıyla karşılaşmayan, mevcut küçük otobüslerin tescillerini uzatmaya çalışacaklarını söyleyerek ulaşım konusunda bundan sonra daima birlikte karar verileceğinin kelamını verdi ve minibüsleri geri çekti. Üç gün evveline kadar da her şey yolundaydı. Tam bayram öncesi İETT kelamını tutmadı ve bu azman minibüsleri tekrar çalıştırmaya başladı. Protestolar tekrar başlayınca hiç olmaması gereken oldu ve İETT çevik kuvvetle halkı karşı karşıya getirdi. Adalılar bayramın ilk gününden beri gözaltına alınıyor, dayak yiyor. Bugün darp raporu alanlar var. Adalar belediyesi ise tam olarak halk ile İBB arasında kalmış durumda, hareket edemiyor.
Sonsöz:
Sayın İmamoğlu,
Sürekli telaffuz edilen değişim rüzgârlarının lafta kalmamasına, bu esintiyi hayatlarımızda da hissetmeye muhtaçlığımız var. Adanın geleceğini belirleyecek böylesi kritik bir kararda Adalılar da söz sahibi olmalı ve katılımcılık temeline göre hareket edilmelidir. İETT verdiği kelamı tutmalı, halk ile çevik kuvveti karşı karşıya getiren bu provokasyona son vermelidir. Ada halkının bir “istemezük!” hali sergilediği, bunun entel/dantel telaffuzdan ibaret olduğu yanılgısından kurtulup, araçla maksadın yer değiştirmesine izin verilmemelidir. Temel niyeti unutup araçlara yönelim hastalığından tez vakitte kurtulmamız gerekir. Adalılar pek rasyonel, çözüm odaklı, tabiatla uyumlu bir yaklaşım sunmakta ve bunu dışardan yapılan bir gözlem ile değil, içerde yaşayarak söylediğimi eklemek isterim. Yaşanan bu iletişim bozukluğunun ve dahi İETT’nin yürüttüğü bu berbat bir kriz yönetim siyasetinin acilen son bulması gerekir. Sorunu yaşayan ile otoritenin bir araya gelip çözüm araması, sadece adaların değil, tüm ülkenin geleceğini olumlu yönde etkiler, zıplatır. Adaların bu bahiste örnek olmasını, sizden sürece şahsen katılıp, bu sorunun diyalogla çözülmesine önayak olmanızı rica ediyoruz. Teşekkür ederiz.”
(HABER MERKEZİ)
ÖSYM’ye ‘Telaffuz’ Şikayeti… Görme Engelli Aday Mağduriyetinin Giderilmesini İstedi
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.