37,9927$% -0.01
41,6565€% 0.74
3.839,29%0,34
6.339,00%0,42
25.281,00%0,42
3.148,59%0,41
9.523,31%-1,41
DOLAR 37,9927
EURO 41,6565
ALTIN 3.839,29
BİST 100 9.523,31
İmsak 02:00
Betül Yasemin Keskin / Milliyet.com.tr – Bilimsel anlamda kabul gören her bilginin gerisinde uzun soluklu araştırmalar, titiz incelemeler ve yıllara yayılan tecrübeler yatar. Tarih, hem başarıyla sonuçlanmış hem de başarısız olmuş sayısız deneyim kıssasıyla dolu. Bu öykülerden biri de sindirim sistemi fizyolojisine büyük katkılarda bulunan Dr. William Beaumont’a ait.
Tıp eğitimi almadan doktor unvanı kazanan Beaumont, 1800’lü yıllarda yaptığı sıra dışı çalışmalarla tıp tarihine ismini yazdırdı. Onun bilimsel yolculuğu, tesadüfen karşılaştığı bir hasta sayesinde başladı. Bu hastayı incelemek amacıyla, yıllarca yanında tutmuş, hatta ona para ödeyerek adeta bir canlı denek gibi kullanmıştı. Beaumont’un deneyleri, bilimsel açıdan çığır açıcı olsa da, etik boyutları hâlâ tartışma konusu. Yöntemleri devrin ötesindeydi ancak aynı zamanda insanlık sınırlarını da zorluyordu. Dr. William Beaumont’un akıllara durgunluk veren kıssası, bilimin ilerlemesi uğruna ne kadar ileri gidilebileceğini sorgulatan örneklerden biriydi. İşte uzun yıllardır yaptığı bu deneylerin etikliği tartışılan Dr. William Beaumont’un akıllara durgunluk veren öyküsü ve deneyleri.
Dr. William Beaumont ve Alexis St. Martin
USTA-ÇIRAK İLGİSİ İLE CERRAH OLDU
Dr. William Beaumont 1810’lu yıllarda çalışmalar yapan periyodun ünlü bir hekimiydi. Kendisi doktor olmak için tıp fakültesi bitirmenin gerekli olmadığını düşünen ancak usta bir doktor olan Dr. Truman Powell’dan usta-çırak bağlantısı sonunda doktor unvanı almaya hak kazanmıştı. Dr. William Beaumont durağanlıktan hoşlanmıyordu, hareketli bir yaşam isteyen Beaumont edindiği bilgileri paylaşabileceği bir yerde çalışmak istiyordu. Gerçekten o yıllarda ABD ile İngilizler arasında geçen 1812 Savaşı’nda orduda cerrahi asistanı olarak görev yapmaya istekli olmuştu. Savaş bitince New York’a yerleşip kendi muayenehanesini açan Dr. Beaumont, orada hasta bakmaya başlamıştı. Ancak her gün aynı işi yapıyor gibi hissetmeye başlamış ve hayatına yeni bir hareketlilik istiyordu. Bu kez de 1820’de tekrar orduya katılmış ve oradaki çalışmalarından sonra da ‘cerrah’ unvanı almaya hak kazanmıştı.
1822 yılında Michigan bölgesine ait Mackinac Adası’ndaki bir askeri karakolda doktorluk yaptığı sıralarda okuma yazma bilmeyen, Fransızca konuşan sözleşmeli bir Kanadalı kürk avcısı olan Alexis St. Martin, 6 Haziran’da bir kaza kurşunu ile yakın uzaklıktan vuruldu. Bu bahtsız adam kaburgasından ve midesinden yaralandı. Savaş periyodundan ateşli silah yaralanmaları üzerine büyük deneyimler kazanan Dr. Beaumont, yarayı tedavi edebileceğini biliyordu. Ancak Alexis St. Martin’in güzelleşeceğine dair pek de ümidi yoktu. Yarası devrin teknolojik özelliklerine göre tamamen iyileştirilebilecek güçte değildi. Gerçekten öyle de oldu karnındaki yara tam olarak güzelleşmedi ve midesinden dışarı uzanan bir fistül (sindirim sisteminde bulunan mide sıvılarının mideden veya bağırsaklardan sızmasına neden olan olağandışı bir açıklık) oluştu.
Alexis St. Martin’in yarası ve Dr. William Beaumont’un notları
PARA KARŞILIĞI DENEK OLMASINI İSTEDİ
Alexis St. Martin bir kürk avcısıydı ve o yıllarda bu gibi meslekleri yapabilmek için sağlıklı olmak gerekiyordu. Ancak Martin’in yaşadığı sağlık sorunu işine dönmesine engel olmuştu ve Martin ne yapacağını bilmiyordu. Dr. William Beaumont onun bu halini görünce Martin’e yanında çalışabileceğini söyledi ve genç adam bu iş teklifini kabul etti. Ancak işler garip bir noktaya gitti ve Dr. William Beaumont kısa bir zaman sonra St. Martin üzerinde deneyler yapmaya başladı. St. Martin’in her gün her öğününü kayıt altına almaya başladı. Bir ipin ucuna taktığı besinleri adamcağızın dışarıya çıkan fistülünden içeri sallandırıyor ve birkaç saat sonra çıkararak ne kadar sindirildiklerini test ediyordu. Ardından şişelere fistülden mide sıvısı topladı, içlerine çeşitli besinler atarak sindirimin ne kadar süreceğini değerlendirdi. Kavanozdaki mide sıvısının vücut ısısından etkilenip etkilenmediğini görmek için, St. Martin’in kavanozları koltuk altlarında tutmasını istedi.
Günler bu şekilde uzayıp gitti. Martin hayatının tüm iplerini Dr. William Beaumont’a vermişti. Martin sırf çalışmak için kaldığı bu yerde bir deneğe dönüştüğünü görünce bu duruma bir son vererek ülkesine geri göndü. Ancak Dr. William Beaumont Martin’in gitmesinin ardından çalışmalarına devam edemeyince ona mektuplar yazdı ve geri gelmesini istedi sonunda ona belli bir ölçü ödenek teklif etti ve bu şekilde yeniden denek olmasını istedi. Martin, tabibin ısrarı ve teklifi üzerine geri geldi ve bu kez ortalarındaki anlaşmayı yazılı bir şekilde kayıt altına aldılar.
Bu mutabakatın ardından yıllar geçti ve Dr. William Beaumont, Alexis St. Martin üzerinde çalışmaya devam etti. Sıcaklığın, antrenmanın ve hatta hislerin sindirim süreci üzerindeki tesirlerine kadar uzanan bir dizi deney daha yaptı ve sonunda Dr. William Beaumont, 1838’de ‘Gastrik Salgı ve Sindirim Fizyolojisine İlişkin Deneyler ve Gözlemler’ üzerine olan tezini yayınladı. Dr. Beaumont’un deneyleri bilimsel çalışma koşullarının birçoklarını sağlamamıştı ancak genel çizgileriyle doğruydu. Tezini yayınladıktan sonra fistülü de hiçbir şekilde güzelleşmeyen Martin ve tabibin yolları ayrıldı. Dr. William Beaumont’tan geriye ise bir sürü cevaplanmamış soru kaldı. Beaumont’un Alexis St. Martin’i yıllarca para karşılığında bir denek olarak kullanması doğru muydu? Her ne kadar tıp bitirmemiş de olsa bir doktor olarak bilinen Beaumont’un araştırma sürecindeki adımları etik miydi? Biz de mevzuyu al anında uzman bir tabip olan Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Vedat Göral’a sorduk.
Dr. William Beaumont’un notları
‘BU YÖNTEM FİSTÜLÜN TEDAVİSİNE ENGEL OLUR’
Bir doktor olarak Dr. William Beaumont’un bu çalışmasını bilimsel açıdan yorumlayan Prof. Dr. Vedat Göral, “Fistülden deney yapması bilimsel bir yaklaşımdır. Midede besinlerin sindirimi için, midede hepimizde asit vardır. Bunun, ne kadar etkili olduğunu ve sindirimdeki rolünü düşünmüştür” diyerek açıklamasına başladı. Mide asidinin besinlerin parçalanması için gerekli olan çok etkili bir madde olduğunu ileten Prof. Dr. Göral o güne kadar midenin sindirimdeki ana misyonunun mekanik bir öğütücü rolü oynamak olduğu düşünülürken, mide sıvısının kendi başına sindirime büyük etki sağladığını ispatlaması, kimyasal sürecin de anlaşılmasının sağlandığının altını çizdi.
Prof. Dr. Vedat Göral, “Çünkü, mide ürettiği asit nedeni ile, sindirimdeki ilk önemli organdır. İyi bir sindirim olabilmesi için, mide asidi çok önemli bir role sahiptir. Mide asidinin sindirimdeki rolünün saptanması, günümüzde midede ülseri, reflü hastalığı ve gastritin daha iyi anlaşılmasına, takiplerinin daha iyi yapılmasına ve çağdaş tedaviye ışık tutması açından son derece yararlıdır. Midede asit ile bağlı hastalıkların günümüzde daha iyi anlaşılması, özellikle reflü hastalığında, hastaların şifa bulmasına neden olmuştur” dedi. Dr. Beaumont’un fistülden devamlı olarak deney ipliği ve gıda yollamasının, fistülün tedavisine engel olacağını ileten Prof. Dr. Göral “Fistülün açık kalmasına ve güzelleşmesine engel olur.Bu işlemi para karşılığı kabul etmesi de, deney yapılan kişinin, maddi durumunun iyi olmadığını, para için bu eziyete katlandığını düşündürmektedir“ ifadelerini kullandı.
Dr. William Beaumont’un deneyleri profesyonel bir düzlemde yapmamasını tıbbi etik açısından değerlendiren Prof. Dr. Göral görüşlerini şu cümlelerle açıkladı:
“Beaumont’un keşifleri yaklaşık 200 yıl sonra bile kıymetini korusa da, deneylerini yürütme biçimi tıbbi etik açısından sıklıkla eleştiriliyor. Yani, Beaumont’un hastasını mide fistülüyle (Gastrokutanöz Fistül) bırakmak yerine neden St. Martin’in yarasını cerrahi olarak kapatmaya çalışmadığı varsayım ve spekülasyona tabidir. Bu tıbbi olayın günümüzde, suç olarak kabul edilir ve ölüme sebebiyet verir. Beaumont’un tıbbi deneylerini yürütmek uğruna açıklığı, kasıtlı olarak açıkta bıraktığı öne sürülmüştür. Eğer doğruysa, bu riskli karar St. Martin’i gereksiz yere ömür boyu rahatsızlığa maruz bırakmıştır. 2.5 cm’lik fistül açık bırakılması, enfeksiyona ve ölüme kadar gidebilir.”
‘KİŞİNİN YAŞAM KALİTESİ TAMAMEN BOZULUR’
Kronik fistülün hadiselerde, fistülden daima iltihabi akıntıya, fistül bölgesinde mantar oluşumu, kötü görünüm ve kötü kokulara neden olduğunun altını çizen Prof. Dr. Göral, “Kişinin yaşam kalitesini bozar. Mide içeriğinin veya sıvısının deriden dışarı sızmasına, cilt tahrişi, kızarıklık ve enfeksiyona, ateş ve halsizlik (enfeksiyon varsa), beslenme yetersizliği ve kilo kaybına ve hatta ölüme sebebiyet vermektir. Zamanla kişi iş yapamaz hale gelir, psikolojik olarak depresyona, yemek yememeye, karında ağrı ve buhrana giden olaylar gelişir. Fistülden akıntı ve kötü koku nedeni ile, etrafındaki kişiler de kendisinden uzaklaşır, sosyal düşüncelere ve sosyal yalnızlığa düşer. Ölüm dehşetleri gelişir“ diyerek açıklamalarını sonlandırdı.
Diğer Güncel Haberler İçin Tıklayın / Bursa Haber – Bursa Gündem – Bursa Gündem Haber – Bursa Haberleri – Bursa Son Dakika
Bizi İnstagram’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber
Bizi X’de Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHbr
Bizi Facebook’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber
Bizi Youtube’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber
Bizi Linkedin’de Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber
Kadın Sağlığı İçin Mucize: Meryem Ana Otu
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.