38,1137$% 0.18
42,0543€% -0.85
3.709,46%-2,27
6.226,00%-0,45
24.826,00%-0,36
3.038,10%-2,43
9.379,83%-1,10
DOLAR 38,1137
EURO 42,0543
ALTIN 3.709,46
BİST 100 9.379,83
İmsak 02:00
İSTANBUL – Haydarpaşa Dayanışması üyesi, Üniversal gazetesi yazarı mimar Doç. Dr. Gül Köksal ile geçen günlerde Haydarpaşa ve Sirkeci tren garları ve yerlerinde yapılacağı duyurulan ‘Boğazın Birleştirici Gücü Gar-Kültür Sanat Projesi’ne dair konuştuk.
Doçentliğini mimari koruma alanında alan Köksal, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un Sirkeci ve Haydarpaşa’ya dair söylediği “Burada tren olacak, kültür ve sanat olacak, millet bahçesi olacak” sözlerini kıymetlendirerek, “Burada aslında tren vardı, burası esasen kültür-sanat alanı. Dışarıdan kültür-sanat atamaya ne gerek var? Aslında kendi kültürü içeride var” diye konuştu.
‘EMEĞİN MİRAS HAKKININ DÜPEDÜZ ÜSTÜ ÇİZİLİYOR’
– Kültür ve Turizm Bakanı, Haydarpaşa ve Sirkeci Garları için “Boğazın Birleştirici Gücü Gar-Kültür Sanat Projesi”ni hayata geçirdiklerini açıkladı. Bakan yaptığı açıklamada, “Burada tren olacak, kültür ve sanat olacak, millet bahçesi olacak. Ama burada asla AVM ve otel olmayacak” dedi. Siz bu açıklamayı duyunca ne düşündünüz? Olumlu buluyor musunuz?
Bakanın Haydarpaşa ve Sirkeci Garları için icat ettiği ‘eski köye yeni icat.’ bu yeni fonksiyonları sorgulamadan önce kocaman bir neden demek isterim. Neden buralar Bakanın buyurduğu şekilde bu fonksiyonlara sahip olsun ki? Bakan buna neye göre karar verdi? İzlediği yol, bazı uzmanları danışman olarak tespit etmek ve onlarla birlikte bu yeni fonksiyonlara karar vermek ise, o zaman da şunu sormak isterim, neden bu uzmanlar? Bizlerin bu uzmanların seçimine dair görüş imkânı oldu mu? Burası müşterek kültürel paha. Kendisi çalışmayı uygun bulduğu kişileri seçme hakkına sahip değil ki. Halkın alana sahip çıkanların rızası var mı? Çünkü yıllardır bu alanın kamu faydasına özgün fonksiyonu ile yaşatılması için, adım adım fonksiyonunun yok edilmesine, itibarsızlaştırılmasına, kullanımdan kalkmasına karşı emek veren benim de parçası olduğum Haydarpaşa Dayanışması ile bir mutabakat olmadı.
Diğer yandan burada esasen tren vardı, burası zati kültür-sanat alanı, bu konuda iki kitap çıkardı Haydarpaşa Dayanışması. Dışarıdan kültür-sanat atamaya ne gerek var? Zati kendi kültürü içeride var. Ayrıca kıyıda şahane bir kamusal kullanım imkânı var. ‘Millet bahçesi’ ne demek, ‘millet’ olarak esasen kullanıyorduk burayı, ne gerek var bu yeni icada? ‘Boğazın Birleştirici Gücü’ gibi alanı markalaştırıcı sözler sarf ediliyor ama burayı değerli kılan işçiler, bizler gibi sahayı yaşayanlar, esasen burada kültürü oluşturuyoruz, kültür biziz ve burası bize ait. Tepeden değil, tabandan bir koruma kültürüne sahip. Gayet de birleştirici üstelik. Birleşme de tepeden olmaz aslında; müsabakayla, temasla ve alandan olur.
Endüstri mirasını da var eden işçiler hala sahada alana sahip çıkmaya çalışıyorlar. Bana göre, şu an Bakan ve danışma kurulu açıkça buranın sanayi kültürünü var eden insanlarını yok sayıp, alanı kültür sanayisine devretmek istiyor. Ve bunu yaparken de emeğin miras hakkının düpedüz üstünü çiziyor.
‘KENT CÜRÜMLERİNİ ARZU VE RIZA ÜRETEREK TOPLUMA YAYIYORLAR’
-Bakanın açıklamasında dikkat çeken bir diğer nokta da proje için oluşturulan istişare kurulu. Türkiye Tasarım Vakfı’nın da adı geçiyor. Nedir bu Vakıf?
Türkiye Tasarım Vakfı (TTV) web sitesinden de görüleceği üzere sermaye kümelerinin bazı akademik ve mesleksel şahıslarla kurduğu bir vakıf. Sarsıntıyla yerle bir olan Hatay’ı tasarlıyorlar. Örneğin; orada da koruma altındaki alan Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na geçti. Yani nasıl Haydarpaşa için Ulaşım’dan Kültür’e geçiş olduysa burada da hangi bakanlık oradaki sanayileşmenin önünü açıyorsa o şekilde geçiş yapıyorlar. Sermayenin önünü açmak için devletin kurumları arasında top paslamak gibi bir şey yani. Bunu kolaylaştırmak için de torbadan torbaya değişen maddelerle ikili hukuk sistemi inşası kuruluyor ve danışmanlar/meslek insanları vb. bu sürecin ‘mimari tasarımını’ yapıyorlar. Bunu da daha iyi mimarlık, daha güzel koruma vb. olarak isimlendiriyorlar. Kendileri yapmasada daha berbatı olacağını iddia ediyorlar. Bana göre; insanı, ekosistemi görür gibi yapan ama aslında oradaki itirazları, hak uğraşlarını marjinalleştiren sürecin de mimarları.
Mimarlık, koruma yapılardan oluşmuyor ki. Bu yapıları kuran insanları, tüm canlıları görmeyen bir iş olamaz ve bu nedenle yaptıkları suç. Şöyle ki; iktidar ve sermayenin, halkın itirazlarını görmezden gelen, demokratik işlemeyen kentleşme ve koruma siyasetinin ürettiği kent kabahatlerini arzu ve rıza üreterek topluma yayıyorlar. TTV Gazze’ye de el atmış durumda, orayı da tasarlamak üzere, hem de daha dumanı tüten bir yıkımın ortasında, aynı Hatay gibi. TTV’nin çalıştığı mimar Sur’u da planlıyor. Böyle böyle üretim biçimleriyle kapitalist kentleşme siyasetinin sürekliliğini sağlamaya yarıyorlar.
‘DANIŞMA KURULU İLE ORTAMIZDA ÇOK ÖNEMLİ BİR YAKLAŞIM FARKI VAR’
-Kurulda, Venedik Bianeli’nin küratörü Prof. Dr. Luca Molinari, Prof. Dr. Zeynep Ahunbay, Prof. Dr. Feridun Çılı , Han Tümertekin, Beral Madra gibi isimler olduğu da açıklandı. Bu isimler ve geçmişte yürüttükleri projeler bize ne anlatıyor?
Bu isimlerden örneğin Zeynep Ahunbay benim doktora tez danışmanım. İstanbul’daki sanayi mirası üzerine doktora tezimi kendisi ile yazdım. Teze YÖK, Ulusal Tez Merkezi’nden erişmek mümkün (1). Bu tezden çıkan ortak isimli bir makalemiz de var (2). Şu anki durum da bir sanayi mirası alanı olan Garlar konusunda, koruma siyaseti bağlamında kendisiyle farkı pozisyonlarda olduğumuzu gösteriyor. Milliyet Sanat’taki haberde Zeynep Ahunbay, Beral Madra ve Han Tümertekin’in açıklamalarını da okudum (3). Ayrıca daha önce Ahunbay’ın Hatay için de adı geçtiğinde veya Kız Kulesi uygulamasını yine bu listede adı geçen Tümertekin ile gördüğümde de düşünmüştüm; bence bu yaklaşımları, yapma biçimlerini yüz yüze, kamuya açık ortamlarda konuşmak, tartışmak lazım. Çünkü bu çok önemli bir yaklaşım farkı ve bunun kapalı kapılar gerisinde yürütülmemesi gerekiyor.
Danışman isimlerden Beral Madra ile ‘Buradan Nereye’ isimli forumlarda denk düşmüştük ve tam da benim eleştirdiğim böyle şeyleri ifade etmişti, çok da heyecanlıydı. Ama şimdi karşı karşıya isek bu projede, bunu da konuşmak isterim. ‘Buradan Nereye Forumu’ şimdilerde ‘Müşterek Kültür’ üzerine bir kampanya başlattı. Mesela, orada Haliç gibi Haydarpaşa da konu ediliyor. Neden bunları yüz yüze konuşmayalım derim mesela. Mimarlar Odası da Haydarpaşa Dayanışması içinde, onların da görüşünü merak ediyorum mesleksel etik açısından. Çünkü burada bir etik açılımına da ihtiyaç var; nedir, ne değildir vb.
‘BİR KÜLTÜREL MİRASIN MİRAS SANAYİSİNE DÖNÜŞÜMÜ PROJESİ’
-Haydarpaşa’nın Galaport benzeri bir yapıya dönüştürülmek istendiği konuşuluyor. Galataport’ta ne olmuştu? Neden Haydarpaşa’da da benzer süreçlerin yaşanmasından endişe ediliyor?
Bu da bana göre, Galataport gibi, bir kültürel mirasın / sanayi mirasının, miras sanayisine dönüşümü projesi. Haliç Port / Tersane İstanbul da öyle ki Galataport gibi Haliç Port için de mücadele ettik, ediyoruz. Haliç Dayanışması kurucularından ve aktif üyelerinden birisiyim. Demek ki benim gibi ‘uzmanlarla’, Kültür Bakanlığı’nın uzmanları arasındaki politik fark bizi daima karşı karşıya getiriyor.
Bu projelerin birbirlerinden bazı farkları var tabi ki, imara açılan kısımları, yeni inşalar, tarihi yapılara muamele vb. Gibi. Ancak özünde şu var; hepsi kamuoyuna kapalı sistemlerle, projelere karşı davalar açılmasına rağmen, hukuku; zaman aşımı ve maddelere müdahale ile atlatarak, karar süreçlerine tabanı katmayarak ve tepeden inme yollarla yapılmak isteniliyor. Zati şöyle oluyor bir süre sonra; iyi mimarlık/iyi koruma yapmak üzere bu projelerde görev alanlar kişiler, süreç istedikleri gibi gitmeyince projelerden çekiliyorlar ama sahada olan olmuş oluyor ve maalesef kendileri de hesap soramıyorlar, ya da aynı projeden şikayetçi konuma düşüyorlar. Gömlek düğmeleri baştan yanlış ilikleniyor ve sonra çözmeden düzelme olmuyor. Yani kök sorunu konuşmadan sistemsel yara bandı ile iş gitmiyor.
Son olarak Haydarpaşa’nın İstanbul’un kent hafızasındaki yerini anlayabilmek için Haydarpaşa Dayanışması tarafından hazırlanan ‘Haydarpaşa Kitabı: Kent, Mekan, Mücadele’ isimli kitabı ve alışılmış ki ‘Kent ve Demiryolu’ web sayfasına bakılabilir. Ayça Yüksel’in ‘Herkese Ait Bir Mekân’ makalesi’ne de (4)…
Çokça yazdık, yazacağız da belli ki. Haydarpaşa Dayanışması bu sürece dair hareketler planlıyor. Her Pazar eylem var ve bu Pazar 668. Eylem haftası olacak! Sosyal medyadan takip edilmesini ve yaygınlaştırılmasını öneririm.
Dipnotlar:
1. https://tez.yok.gov.tr/UlusalTezMerkezi/
2. http://itudergi.itu.edu.tr/index.php/itudergisi_a/article/view/891
3. https://www.milliyetsanat.com/haberler/diger/haydarpasa-kultur-sanat-merkezi-olacak/17410
4. https://kultursanat.kadikoy.bel.tr/tr/yayinlar/haydarpasa-kitabi-16-11-21, http://kentvedemiryolu.com, https://www.academia.edu/42097561/_Herkese_Ait_Bir_Mekân_Haydarpaşa, https://x.com/haydarpasadayan?lang=en&mx=2.
Diğer Güncel Haberler İçin Tıklayın / Bursa Haber – Bursa Gündem – Bursa Gündem Haber – Bursa Haberleri – Bursa Son Dakika
Bizi İnstagram’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber
Bizi X’de Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHbr
Bizi Facebook’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber
Bizi Youtube’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber
Bizi Linkedin’de Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber
Kulis: Emniyet’teki ‘Silah Üretme’ Soruşturmasının Altından Menzil Çıktı