32,5899$% 0.22
35,0690€% 0.27
2.458,76%0,97
4.006,00%0,35
16.055,00%0,37
2.345,39%0,69
10.515,04%0,66
CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in erken seçim açıklamaları devam ederken Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu Başkanvekili Mehmet Uçum da tartışmaya katıldı Uçum, Anadolu Ajansı’na, ‘Erken seçim tartışması’ başlıklı bir yazı yazdı.
Uçum’un yazısı şöyle:
Cumhurbaşkanı Başdanışmanı ve Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu Başkanvekili Mehmet Uçum, Türkiye’de erken seçim tartışmalarının neden gerçekçi olmadığını AA Analiz için kaleme aldı.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçişi sağlayan 24 Haziran 2018 seçimlerini takiben yapılan 31 Mart 2019 Yerel Seçimlerinden sonra bir “erken seçim” tartışması gündeme taşınmaya çalışılmıştı.
O zamanki tartışmalar sırasında “parlamenter sistem deneyimiyle başkanlık sisteminde erken seçim beklentisine girmenin gerçekçi olmadığı” tekraren ifade edilmişti. Hakikaten 18 Haziran 2023’te yapılması gereken seçimler bayram ve mevsim şartları sebebiyle bir ay kadar geriye alınarak 14 Mayıs 2023’te yapıldı. Yani kimilerinin beklediği gibi ve anlamına uygun bir “erken seçim” gerçekleşmedi. Seçimler teknik sebeplerle bir ay kadar geriye alınmakla birlikte normal döneminde yapıldı.
Bu deneyime rağmen 14 ve 28 Mayıs 2023 tarihinde gerçekleşen Meclis ve Cumhurbaşkanı seçimlerini takiben yapılan 31 Mart 2024 Yerel Seçimlerinden sonra da “erken seçim” tartışması yine gündeme getiriliyor.
ANAYASAL SİSTEM
Tartışmanın doğru bir bağlamda yürütülebilmesi için anayasal sistemi hatırlamakta yarar var.
Öncelikle belirtelim ki yeni Anayasal Sistemde erken seçim kavramı yok. Gerek Cumhurbaşkanı gerekse Meclis 5 yıllık sabit mühletle seçiliyor.
Ancak bu süre her iki kurum açısından da garanti sabit süre değil esnek sabit müddettir. Zira bu süre içerisinde Meclis veya Cumhurbaşkanı seçimlerin yenilenmesi kararı verebilir. Bunun siyasi ve toplumsal sonucunun adı erken seçim olabilir. Ama türel anlamı ve adı seçimlerin yenilenmesidir.
Bu durumda mevzuyu eski sistemin kavramı olan “erken seçim” ismiyle tartışınca doğal olarak eski sistemdeki erken seçim deneyimlerinin münasebetleriyle probleme bakılıyor. Bu da yeni sisteme tamamen yabancı ve eskimiş argümanlarla bir seçim tartışmasına sebebiyet veriyor.
Bu nedenle tartışma “seçimlerin yenilenmesi” kavramı üzerinden yapılmalı ve “seçimlerin yenilenmesi hangi sosyal, siyasi, ekonomik ve türel şartlarda olabilir”, diye sorulmalıdır. Aksi takdirde bağlamında ve doğru bir tartışma yapılamaz.
Dolayısıyla işin tüzel ve olgusal boyutuna bakmak ve seçimlerin yenilenmesi kararının nasıl verileceği ve sonuçlarının neler olacağını pahalandırmak gerekir.
SEÇİMLERİN YENİLENMESİ
Seçimlerin yenilenmesi kararını Cumhurbaşkanı verebilir ve birinci döneminde bu kararı verdiğinde kalan müddetinden feragat etmiş olur. Ayrıca yeniden aday olacaksa seçilme konusunda siyasi ve toplumsal riski göze alır.
Bir Cumhurbaşkanı ikinci döneminde seçimlerin yenilenmesi kararı verirse bu sefer de hem kalan müddetinden feragat eder hem de bir daha aday olamaz.
O zaman Cumhurbaşkanı tarafından seçimlerin yenilenmesini istemek lakin son derece inanılmaz şartlarda ve başka bir dermanın kalmadığı hallerde istisnaen yani son çare olarak verilebilecek bir karardır.
Seçimlerin yenilenmesi kararını Meclis verecekse 360 milletvekilinin (3/5 oranın) bu kararı vermesi gerekir. Elbette bu kararı verecek milletvekilleri de yeniden seçilmek isterlerse siyasi ve toplumsal riskleri göze almak zorundadır. Buna göre Meclisin bu kararı vermesi de nitelikli çoğunluk gerektirdiğinden ve bunun için de lakin fevkalâde kaidelerde bir mutabakat sağlanabileceğinden istisnai bir durum olacaktır. Eski sistemde basit çoğunlukla verilebilen erken seçim kararlarının bile belli kurallarla ve zorluklarla alınabildiği gözetildiğinde yeni sistemde bunun ne kadar zor ve son derece istisnai olacağı daha iyi anlaşılabilir.
İLERİ SÜRÜLEN GERÇEKLER
Bu sistematik karşısında Türkiye’de hangi harika ve istisnai durumlar oluşmuştur ki ya Cumhurbaşkanı veya Meclis seçimlerin yenilenmesi kararını versin veya bu ihtimal gerçekçi bir seçenek olsun.
2 münasebet ileri sürülüyor:
Birincisi yerel seçim sonuçları, ikincisi küresel ekonomik krizin Türkiye’ye etkileri.
Yerel seçimlerde halkın verdiği bildirinin bir iktidar değişikliği talebi olarak okunması asla mümkün değildir. Halk 10 ay önce aynı ekonomik kaidelere hatta deprem felaketiyle birlikte daha da ağırlaşan şartlara rağmen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a ve Cumhur İttifakı’na itimadını ve dayanağını net olarak ortaya koydu.
Meclis çoğunluğunu Cumhur İttifakı aldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan da ikinci tıpta yüzde 52’den fazla oyla seçildi.
Yerel seçimlerde ise halkın ekonomik kurallara yönelik bir mesaj verdiği genel kabul görüyor. Öyleyse halkın beklentisi bir erken seçim değil ekonomik kaidelerin düzeltilmesidir. Halkın beklentisi; iktidarın ekonomik sorunların tahlili yönünde icraat yapması, muhalefetin de bu icraatlara destek vermesidir.
Buna göre somut olarak gerek yerel seçim sonuçları gerekse ekonomik kaideler vaktinden önce seçim için yeterli, isabetli ve uygun münasebetler değildir.
Genel olarak ise şu evrede Türkiye, siyasal sistemin işleyişi açısından ne inanılmaz bir durum içindedir ne de Meclisi ve Hükümeti yenilemeyi gerektiren istisnai bir şartla karşı karşıyadır. Bu durumda “erken seçim” tartışması 2028’e kadar harikulâde kaideler ve istisnai durumlar oluşmadığı sürece gerçekçi bir tartışma değildir.
Bu noktada ülke liderliği birikimi ve dünyadaki güçlü ve birçok konuda öncü siyasi etkisi açısından Türkiye’nin büyük bir değeri olan Cumhurbaşkanı Erdoğan’a 2028 seçimlerinde son kez adaylık yolu açmak bu istisnai durumlardan sayılabilir. Cumhur İttifakı’nın bu konuda bir kararlılık göstereceği şimdiden belirlidir. Mecliste bu yönde güçlü bir eğilim oluşabileceği de öngörülebilir. Lakin olağan gidişatta bu konunun 2027 yılının sonlarına doğru gündeme gelmesi beklenir. Dolayısıyla bu hususun da şimdi vaktinin gelmediği açıktır.
ERKEN SEÇİM TARTIŞMASININ ASLI NEDİR?
Peki bu tartışma bugün niçin gündeme getirilmek isteniyor? Son derece açık; 2028’e kadar Türkiye’nin sahip olduğu siyasi istikrar avantajını zedelemeye dönük ideolojik bir hamle yapılıyor. Türkiye son derece yapay bir erken seçim tartışmasıyla hem ekonomiye hem hukuka ilişkin gerçek gündeminden uzaklaştırılmak isteniyor.
Diğer önemli bir nokta, erken seçim tartışması, muhalefetin ülkenin iç ve dış mevzularında, problemlerinde alternatif politika ve program üretememe problemini, kısırlığını ve içlerindeki keskin rekabeti örtmek için bir araç olarak da kullanılıyor.
Demokratik siyasetin ve demokratik kamuoyunun bu tuzaklara düşmemesi tam tersine bunları deşifre etmesi gerekiyor.
Unutulmasın yeni sistemin kurgusu gereği; seçimlerin vaktinden önce yapılması, diğer deyişle seçimlerin yenilenmesi şartları o denli ortaya çıkar ki hiç kimse seçimler yenilenmeli mi tartışmasına girmez; tam tersine herkes açısından yenilenme ihtiyacı ve kararı yasal olarak kabul edilir.
Bu nedenle bu tip yapay ve sapma tartışmaları bir kenara koyup ülkemizin başta yeni anayasa olmak üzere ihtiyaç olan ıslahat gündemlerine ve maksatlarına ağırlaşmak gerekir.
(HABER MERKEZİ)
Külliye’den “Erken Seçim” Yorumu: 2028’e Kadar Harika Kaideler ve İstisnai Durumlar Oluşmadığı Sürece, Gerçekçi Bir Tartışma Değil
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.