32,8195$% 0.14
35,3811€% 0.74
2.443,61%-0,26
3.983,00%-0,64
15.932,00%-0,63
2.322,70%-0,15
10.647,91%-0,31
Ümran Avcı – Her müellifin kendine has bir lisanı, üslubu vardır. “Hayatımın Müsveddesi”ni muharririn ismi olmadan okusam, “Bu bir Nazlı Eray” kitabı derdim. Kendi deyişi ile acem halısı gibi bir geçmişi; büyülü, gerçeküstü bir lisanla satırlara döküyor müellif. Genç yaşta sirozdan hayatını kaybeden tiyatro ve sinema sanatkarı Salih Tozan’la sohbet edip dertleşiyor. Şems’in türbedarı ile Benjamin Franklin bir günlüğüne yer değiştiriyor. 100 dolarların üstünde takkeli türbedar Lokman’ın fotoğrafı beliriyor. Nazlı Eray, tüm bu gerçeküstülük yerinde geçmişin çok gözlü çekmecelerini açıp okurun önüne seriyor. Hayatını, sevdiklerini, sevinçlerini, dehşetlerini, yarım kalmışlıklarını cesurca ortaya koyuyor. Kitapta “Geçmiş insanın üstüne doğru gelen kapkara bir şimendifer” diye anlatsa da bu sınavdan hafiflemiş olarak çıktığını söylüyor Nazlı Eray.
■ “Hayatımın Müsveddesi”ni yazarken gözyaşı döktüğünüzü anlıyoruz.
Bu kitap gözyaşı dökerek lakin aynı vakitte ferahlayarak da yazıldı. Satırların arasına girdiğim an yaşama gücümü, mutluluğumu ve geçtiğim tünelden çıkmak üzere olduğumu hissettim. Ki bu yaşamın sıkıntı bir tüneliydi. Tahminen insanın beyninde, ruhunda oluşan bazı sızıların, acıların, ümitsizliklerin seni kavradığı, deniz tabanına çektiği bir tünel. Buradan kitapta da andığım Ali, Lokman ve şeftali çekirdeğinin içindeki ömrü düşünerek çıkıp kurtuldum. Katarsis oldu benim için. Her kitap bir katarsis…
■ Kendinize dışarıdan baktınız ve yüzleştiniz.
Evet, kendime dışarıdan baktım. Bir manada bu kitap portreme dışarıdan bakışım. Yazdıklarım da hayatımın müsveddesi. Teyellenmiş insanlar dökülüyor, eskiler, şehirler, anılar… Bu kitabı yazarken kendime dair o kadar çok şey öğrendim ki. Mesela kitapta yaşlılığın korsesinin hafif hafif sıkılması var. 20 sene önce yapabileceğim, elimin karşıtıyla itebileceğim şeyleri bu yaşta yapamadığımı gördüm. Bir de şu var, herkes sizi farklı bir gözle görür. Hayat portresi olarak beni nasıl gördükleri insanların kültürleri, bilgileri, seni algılama kapasiteleriyle ilgili. Mesela sürücü Ali benim için bir ayağı çukurda diye düşünür, bakkal öteki görür, edebiyatçı bambaşka…
■ “Bu satırları ufak bir lamba tutarak yazıyorum” diye anlatmışsınız.
Doğru. Çok hızlı yazıyorum ve de gece çalışıyorum. Defterime elle yazıyorum. Bu yüzden sözler, cümleler, harfler dolambaçlı oluyor. Bir gece yarısı duygu patlaması yaşadım. Yatağımdan kalkıp yazmaya başladım. Meğerse yazmayan, tükenmiş bir tükenmez kalemle yazmışım. Sabah uyandım bir de ne göreyim. Defterin üzerinde sadece bir iz. Öteki da hiçbir şey yok. Çizgilerin üzerinden geçmeye çalıştım ama olmadı. O hisleri yeniden yazabilmek için günlerce düşündüm.
■ “Hayatımın Müsveddesi”nde, “Uzun bir müddettir yapayalnızdım” diyorsunuz.
Genellikle öyleyim. Etrafım dolu olsa da ruhum yalnızdır ama maraz değilim. Ruhum her muharririn ruhu gibi yalnızdır. Fazla insan istemez. Aslında nasıl ağırlayacağını bile bilmez. Yazdıklarımla insanları heyecanlandırır, ağlatır yahut güldürürüm. Benim hünerim budur hayatta. Pasta yapamam ama hediye olarak bir roman müellifim. Ben bir kalem insanıyım.
■ Hayatta her zaman açılmayan bir kapalı kutunun varlığından bahsediyorsunuz. Bu kitapta o kapalı kutuyu cesurca açabildiğinize inanıyor musunuz?
Cesurca açtığımı düşünüyorum. Aslında bu beni çok rahatlattı. Birçok insanı sarsacak bir kitap bu. İnsanın içindekiler bir uçağın kara kutusu üzeredir. Genelde derviş gibi sabırlıyımdır ama bu kitapta o denli değildim. İçimdekileri atma konusunda elinde kılıç tutan bir silahşordum. Kara kutuyu açmaktan korkmamak lazım. Kalbimde hiç açılmamış bir mektupla dolaşıyordum. O mektup hayata yazılmış bir mektuptu. Bu kitapla kalbimdeki hayata yazılmış bir mektubu açtım.
‘Annem beni duydu ve geldi’
■ N.E: Bir soru da ben sana sormak istiyorum Ümran. Kitapta seni en çok ne etkiledi?
Annenizi çok özleyip ona ihtiyaç duyduğunuz günlerde olmadık bir anda eski fotoğraflarının elinize geçmesi.
■ Hazır konu açılmışken Tamara’nın gönderdiği fotoğraflardan bahsedelim mi?
O bir mucizedir. Bir gece daha uyumamıştım, anneme seslendim kendi kendime. “Anneciğim ne olur gel, biraz sıkılıyorum” dedim. Sonra uyumuşum. Sonraki gün bir zarf içinde annemin hiç görmediğim fotoğrafları geldi. Gönderen de Tamara diye bir kız. Annemin genç kızlık arkadaşlarından birinin kızı. Ne yapmış etmiş beni bulmuş. Irak sefirinin kızı olan annemin 1940’lı yıllarda Bağdat’ta çekilmiş 100’e yakın fotoğrafı. Annem beni duydu ve geldi. Onun yanımda olduğunu anladım. Günlerce o fotoğraflara baktım.
Bodrum’da Bale Vakti
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.