32,8826$% -0.25
35,1821€% -0.54
2.449,68%-0,30
4.001,00%-0,17
16.005,00%-0,18
2.326,34%-0,04
10.647,91%-0,31
Pazarlama dünyasında her gün devrim niteliğinde değişiklikler meydana geliyor. Her yeni gün, yeni gelişmeler demek… Philip Kotler ve arkadaşları, pazarlamanın geleceğini şekillendiren makro değişiklikleri “Marketing X.0” serisinde ele almaya devam ediyor. Serinin ilk kitabı, “Marketing 3.0” insan ruhuna hizmet eden pazarlamayı anlatıyordu. Müşteriler artık markalardan sadece eserlerin fonksiyonelliği ve duygusal tatmin beklemiyor, aynı zamanda ruhsal bir temas arıyorlardı.
Bu değişimle Procter & Gamble (P&G) gibi şirketlerin çeşitlilik, eşitlik ve kapsayıcılık temalarını kampanyalarına nasıl entegre ettiğini gördük. Şirketler sadece ürün satmakla kalmayıp, toplumda olumlu bir etki yaratmaya çalışıyorlardı. Örneğin, P&G’nin Gilette markası, erkekliğin yeni tarifini ortaya koyan ve toksik maskülenliği eleştiren bir reklam kampanyası başlattı. Bu kampanya, P&G’nin çeşitlilik ve kapsayıcılık hususlarındaki kararlılığını gösteren önemli bir adım oldu. Unilever tarafında ise Dove’un “gerçek güzellik” kampanyası vardı.
Sonra, “Marketing 4.0” ile dijital dünyaya geçiş başladı. Dijital pazarlama stratejileri, pandemi devrinde işletmelerin ayakta kalmasına yardımcı oldu. İçerik pazarlaması ve çok kanallı pazarlama, çağdaş müşteri seyahatinin vazgeçilmez kesimleri haline geldi. Pandemi, dijital stratejilerin kıymetini artırdı ve işletmelerin çevrimiçi ve çevrimdışı kanalları entegre etmelerini sağladı.
Ardından, “Marketing 5.0” çıktı ve yapay zekanın (AI) pazarlamadaki rolü giderek artmaya başladı. AI, müşterilerin tercihlerine göre şahsileştirilmiş tecrübeler sunarak işletmelerin müşteri bağlantılarını güçlendirdi. Bu devirde Frito Lay, sosyal medya gönderileri ve çevrimiçi tanım yorumları gibi dijital dataları analiz ederek, tüketicilerin ilgisini çeken yeni lezzetler ve ürün kategorileri belirledi. AI sayesinde yeni ürünler geliştirildi.
Kotler ve arkadaşları, şimdi “Marketing 6.0” ile tamamen yeni bir periyoda girdiğimiz tespitinde bulunuyor. Z ve Alpha Jenerasyonunun, dijital dünyanın içine doğmuş fijital jenerasyonlar olarak, markalarla daha etkileşimli ve sürükleyici tecrübeler talebinde bulunduklarını söylüyorlar. Kısa görüntüler, artırılmış gerçeklik (AR) ve sanal gerçeklik (VR) gibi teknolojiler, bu periyodun temel taşlarıdır. Bu oluşum ve gelişmesinde iki temel kavram var. Birincisi “Metaverse”, burada marka tüketiciye fizikî ve dijital dünyalar arasındaki sınırları kaldırarak sürükleyici tecrübeler sunuyor. İkincisi ise “Metamarketing”, hudutların kalktığı metaverse ortamında müşterilere yeni bir tecrübe sunmak amaçlanıyor. Bununla birlikte temelde fizikî ve dijital olarak ayırdığımız ortamlar, artık gerçek ve sanal olarak da ayrılıyorlar.
Pazarlama 6.0 evvelki kitaplar gibi üç yazarlı. Philip Kotler 93 yaşında ve hala Northwestern Üniversitesi, Kellogg School of Management’da hocalık misyonunu sürdürüyor.
Financial Times tarafından tüm vakitlerin 4. önemli gurusu seçilmiştir. Pazarlamanın stratejik uygulaması konusunda “dünyanın en önde gelen uzmanı” olarak duyurulmuştur. Ayrıca dijital pazarlamanın en önemli öncülerinden biri olarak kabul edilir.
Hermawan Kartajaya 74 yaşında, Endonezyalı bir pazarlama gurusu. Uluslararası basılmış 12 kitabı mevcut. Aynı zamanda Endonezya’nın en büyük pazarlama danışmanlık şirketlerinden MarkPlus’ın sahibi.
3’üncü muharrir Iwan Setiawan bir pazarlama profesyoneli. Endonezya’nın en büyük medya pazarlama şirketlerinden Marketeers’in CEO’su. 20 yıldır dalda çalışıyor ve tecrübeli bir danışman.
Kitap bariz bir şekilde birbirlerinden ayrılmış bölümler halinde hazırlanmış. Bu okunmasını kolaylaştırıyor.
Artık Fijital (Pyhsical + Digital) Kuşak, yani fizikî ve dijital dünyaları birleşik algılayanlar, ortaya çıktı. Bir evvelki pazarlamada fazla nüfusları ve yüksek satın alma güçleri ile Y Kuşağı odaktaydı. Lakin şimdi, dijital dünyaya doğan ve bu dünyanın imkanları ile yetinmeyip daha fazlasını isteyen Z Kuşağı ve Alpha Kuşağı var.
Z Kuşağı, 1990ların ortasından 2010ların başına kadar doğan bireyleri kapsıyor ve teknolojiye son derece adapte olmuş durumda. Alpha Kuşağı ise 2010dan sonra doğan ve dijital teknolojiyle iç içe büyüyen bir nesil. Bu iki nesil, dünya genelinde dört milyardan fazla insanı temsil ediyor ve markalar için epeyce değerliler.
Fijital Doğanlar, yani fizikî ve dijital dünyaları birleştiren bu kuşaklar, alışveriş yaparken hem fizikî mağazalarda hem de çevrimiçi platformlarda rahatça dolaşabiliyorlar. Kitap sosyal medyayı, kısa görüntü içeriklerini ve çevrimiçi oyunları, bu jenerasyonların hayatında vazgeçilmez olarak nitelendiriyor ve ekliyor; “Markalar, bu jenerasyonlarla etkileşimde bulunmak için interaktif ve sürükleyici müşteri tecrübeleri sunmak zorundalar.”.
Yazarlar, yeni kuşağın, evvelki kuşaklara göre daha hızlı olgunlaştığı tespitinde bulunuyor. Teknolojiye erişimleri ve markaların onları erken yaşta hedef almaları, bu jenerasyonların kendilerini ifade etme isteklerinin daha erken gelişmesi ile sonuçlanıyor. Ayrıca teknolojik aygıtları erkenden kullanmaya teşvik ediliyorlar.
Fijital Doğanlar’ın bariz özellikleri arasında pragmatik tavır, otantiklik arayışı ve kendilerini ifade etme ihtiyacı yer alıyor. Finansal farkındalıkları yüksek olan bu jenerasyonlar, ürün ve hizmetleri değerlendirirken fonksiyonel yararlara odaklanıyor. Kendi kıymetleriyle uyumlu olan markalara daha çok ilgi duyuyorlar ve dijital kimliklerini oluşturmak için zaman harcıyorlar.
Dijital yaşam usulleri, Z Kuşağı ve Alpha Kuşağı için vazgeçilmez hale geldikçe, işletmelerin de bu duruma uyum sağlaması gerekiyor. Pazarlama dünyasında beş önemli bileşen vardır: içerik, sosyal medya, e-ticaret, yapay zeka (AI) ve aygıtlar (telefon, tablet, bilgisayar). Bu bileşenler, pazarlamanın dijital dünyadaki yerini belirlemede faal bir rol üstleniyor.
Yazarlar, günümüzde kısa görüntü içeriklerinin artan kıymetine dikkat çekiyor. İnsanlar artık kısa ve öz içerikleri tercih ediyor. Örneğin, TikTok, Instagram Reels ve YouTube Shorts gibi platformlar, kısa görüntülerin popülerliğini artırdı. Kısa görüntü içerikleri özellikle Z Kuşağı ve Alpha Neslinin dikkatini çekiyor ve markalar bu platformlar üzerinden eserlerini tanıtmak için yaratıcı yolları keşfetmek için birbirleri ile yarışıyor.
İkinci olarak, topluluk (community) tabanlı sosyal medya platformlarının yükselişi görülüyor. Reddit ve Discord gibi platformlar, kullanıcıların makul ilgi alanlarına yönelik içerikleri paylaşmasını ve tartışmasını sağlıyor. Müellifler, bu platformların büyük sosyal medya platformlarına alternatif olarak öne çıktığı ve kullanıcıların daha özel ve güvende hissetmelerini sağladığı görüşüne sahip.
Üçüncü olarak, e-ticaretin interaktif hale gelmesi dikkatle izlenmesi gereken bir trend. Sosyal konuşma yani online toplumsallaşma (chatting) ve canlı yayın gibi yeni e-ticaret modelleri, kullanıcıların ürünleri keşfetme ve satın alma süreçlerini daha etkileşimli hale getiriyor. Örneğin, Facebook, Instagram ve TikTok gibi platformlar, kullanıcıların doğrudan sosyal medya üzerinden alışveriş yapmalarına imkan tanıyor.
Aynı şekilde Çin’de de WeChat, Sina Weibo, Zhihu, Meituan, Douyin ve Douban gibi sosyal medya uygulamalarında tüketiciler birbirlerine ürün tavsiyesinde bulunabilmekte ve alışveriş yapabilmektedir.
Dördüncü olarak, dil tabanlı yapay zeka (AI) kullanımı yaygınlaşıyor. Amazon Alexa, Google Assistant ve Apple Siri gibi sesli asistanlar (Ses sanayisini geçmiş periyottaki yazımda incelemiştim, linke tıklayabilirsiniz; https://www.linkedin.com/pulse/ses-espiyonaji-istihbarat-end%C3%BCstrisi-murat-%C3%BClker/), kullanıcıların sesli komutlarla bilgi aramasını ve çeşitli vazifeleri yerine getirmesini sağlıyor. Ayrıca, ChatGPT gibi sohbet botları, kullanıcılarla daha doğal ve bağlamsal konuşmalar yaparak müşteri deneyimini ileriye taşıyor.
Beşinci olarak, giyilebilir teknoloji aygıtlarının artmasıyla birlikte, insanlar dijital içeriği daha sürükleyici bir halde deneyimleyebiliyor. Örneğin, artırılmış gerçeklik (AR) ve sanal gerçeklik (VR) aygıtları, kullanıcıların dijital dünyada daha etkileşimli ve gerçekçi tecrübeler yaşamasını sağlıyor.
Örneğin, Apple’ın Spatial Audio teknolojisi, kullanıcıların müzik dinlerken güya canlı bir konserdeymiş gibi hissetmelerini sağlıyor. Apple Vision Pro ise sizi ve yaşadığınız ortamı gerçeklikten koparabilecek kadar güçlü bir teknolojiye sahip.
Ben de Apple Vision’u denedim. Epeyce da keyifli bir tecrübeydi. Havada yaptığınız hareketler tahminen karşıdakilere garip gelebiliyor ama yaygınlaşması ihtiyaç gidermesine bağlı. Bir de alışılmış sizi dünyadan koparan o denli bir gözlükle kaç saat oturabilirsiniz, onu da düşünmek lazım. Bakalım ne olacak…
Bu noktada trendi de doğru okumamız gerekiyor. Pazarlamanın geleceği, interaktif ve sürükleyici tecrübeler sunmakta yatıyor. Markalar, Z Kuşağı ve Alpha Kuşağı’nın dikkatini çekmek ve onların beklentilerini karşılamak için dijital ve fizikî dünyaları birleştiren yenilikçi yaklaşımlar benimsemelidir. Avatarlarımız ile iştirak yaptığımız metaverse toplantıları sadece bir başlangıçtı. Gelecekte gerçek ve sanal ortamları birbirlerinden ayıran keskin çizgiler giderek belirginliğini kaybedecek. Burayı iyi anlamak ve doğru konum alabilmek çok önemli derken kendime şunu sormadan edemiyorum: Marketing 7.0 ne zaman önümüze çıkacak ve ne içerecek?
Pazarlama dünyasında, ürün yaratmaktan çok müşteri tecrübesi sunmaya odaklanma eğilimi giderek artıyor. Bu değişim, pazarlamayı tek bir işlevden çıkarıp, müşterinin bir şirketle olan tüm etkileşimlerini kapsayan çapraz işlevsel bir yaklaşıma, matrikse dönüştürüyor.
Müşteri tecrübesi, bir eserle ilgili ilk reklamı görmekten Google’da araştırma yapmaya, mağazada ürünü incelemekten kullanmaya, şikayet ve garanti talepleri oluşturmaktan sosyal medyada ürün hakkında yorum yapmaya kadar geniş bir süreci kapsar. Her bir temas noktası, diğer temas noktalarının bağlamına göre farklı bir etki yaratır. Bu yüzden müşteri tecrübesi, bütünsel ve entegre bir kavramdır.
Yazarlar, müşteri tecrübesinin değerinin, şeffaflığın artması ve sosyal medyanın genç kuşakların ürün tercihlerini hızlı değiştirmesiyle daha da arttığının altını çiziyor. Ürün ömürleri kısalırken, şirketlerin daima inovasyon yaparak yeni ürünler piyasaya sürmesi gerekiyor. Lakin, sadece yeni bir ürün çıkarmak artık kâfi değil; müşterilerin bu eserle yaşadıkları tecrübe, eserin kendisi kadar önemli hale geliyor.
Yazarlar bu başlık altında, Coca-Cola’nın pazarlama kampanyalarını örnek olarak gösteriyor. Coca-Cola, “Share a Coke” kampanyasıyla ferdileştirme trendini yakaladı. Ayrıca Friendly Twist kampanyasında, üniversite yerleşkelerine, sadece diğer şişelerle birleşince açılabilen özel tasarım şişelerle dolu otomatlar yerleştirildi. Bu kampanya sosyal etkileşimi teşvik eden bir çalışma olarak literatüre geçti. Bu kampanya, Coca-Cola’nın genç jenerasyonlarla nasıl irtibat kurduğunun eksiksiz bir örneğidir.
Kendi markalarımız için müşteri tecrübesinin geleceğini ve markaların bu yeni periyoda nasıl uyum sağladığını iyi analiz etmemiz gerekiyor.
Teknoloji, pazarlamanın geleceğini şekillendiren en önemli etkenlerden biri haline geldi. Marketing 6.0’ın temelinde, fizikî ve dijital tecrübeleri birleştiren beş gelişmiş teknoloji yatıyor: Objelerin İnterneti (IoT), Yapay Zeka (AI), fizikî dünya ile dijital dünyanın etkileşimini sağlayan Uzamsal Bilgi İşlem, Artırılmış Gerçeklik (AR) ve Sanal Gerçeklik (VR), Blokzincir.
Nesnelerin İnterneti (IoT), fizikî ortamdan gerçek zamanlı dataları toplayarak bunları dijital bilgiye dönüştürür. Örneğin, perakende mağazalarında müşterilerin hareketlerini izler ve belli koridorlarda yürürken müşterilere anında uygulama içi promosyon bildirimleri gönderir.
Yapay Zeka (AI), bilgisayarların insan bilişsel maharetlerini taklit etme yeteneğidir. AI, gerçek zamanlı olarak IoT kaynaklarından veri toplayarak müşteri tercihlerini öğrenir ve müşterilere en uygun ürün veya içeriği anında sunar.
Uzamsal Bilgi İşlem, fizikî alanlarda dijital etkileşimi kolaylaştıran bir teknoloji setidir. Örneğin, akıllı giyinme odaları, müşterilerin getirdiği kıyafetleri anında tanır ve şahsileştirilmiş tarz teklifleri sunar. Bir çeşit sensörlerle çalışan objelerin interneti gibi geldi bana… Ama mantık aynı… Sensörler fizikî alanda sizi tanıyor ve dijital ekranlarda değişim odalarında size teklifler sunuyor. Bu teknolojiyi birçok fizikî alana uygulamak mümkün.
Artırılmış Gerçeklik (AR) ve Sanal Gerçeklik (VR), dijital içerikle etkileşimde devrim yaratır. AR, müşterilerin sanal olarak ürünleri ve hizmetleri keşfetmesine fayda; nasıl göründüğünü ve çalıştığını görme imkanı sunar. Örneğin, müşteriler ayakkabıları sanal olarak deneyebilirler veya IKEA, artırılmış gerçeklik (AR) teknolojisini kullanarak müşterilerine mobilyaları meskenlerinde sanal olarak yerleştirme imkanı sunuyor. VR ise müşterilere sanal ortamlarda yaşamsal tecrübe sağlar. Volvo ve BMW gibi şirketler, sanal test sürüşleri için VR’yi kullanır.
Blokzincir, içerik oluşturucuların ürettikleri içerik üzerinde mülkiyet hakkı tesisine yardımcı olur. Bu teknoloji, merkezi olmayan sosyal medya platformlarının temelini oluşturur ve kullanıcılar arasında daha güvenli ve şeffaf bir içerik paylaşımını mümkün kılar.
Yukarıda bahsi geçen teknolojiler, Marketing 6.0’ın temelini oluşturur ve markaların müşterilere daha sürükleyici ve etkileşimli tecrübeler sunmasını sağlar.
Kitabın muharrirleri, müşterilere sunulan tecrübelerin sadece dijital veya fizikî değil, her iki dünyanın birleşimi olması gerektiğini ehemmiyetle belirtiyor. Genişletilmiş Gerçeklik (XR) teknolojileri, bu birleşimi mümkün kılan önemli bir araç.
Artırılmış Gerçeklik (AR), dijital ögeleri gerçek dünyaya ekleyerek fizikî ortamı zenginleştirir. Örneğin, Pokémon Go oyunu, oyuncuların cep telefonları aracılığıyla gerçek dünya pozisyonlarında sanal canavarları bulup yakalamasını sağlamıştı. O periyotta ellerinde telefonlarıyla sokak sokak, cadde cadde gezen insanlar görmüştük. Hatta bazı işletmeler kendi adreslerini Pokémon Go oyunundaki bir para ünitesini kazanabilecekleri alanlara bile dönüştürmüşlerdi.
Sanal Gerçeklik (VR) ise tamamen dijital ortamlar yaratarak kullanıcılara gerçek dünyadan tamamen kopuk bir tecrübe sunar. VR ayrıca eğitim amaçlı da kullanılıyor; örneğin, müşteri hizmetleri temsilcileri, VR sayesinde gerçek dünya senaryolarını simüle ederek eğitim alabiliyor.
Metaverse, dijital ve fizikî dünyalar arasındaki sınırları ortadan kaldırarak, kullanıcıların dijital ortamlarda gerçek dünya tecrübelerini yaşamalarını sağlayan bir kavram. Bu yeni dijital cihan, sosyal medya platformlarının gelecekteki hali olarak düşünülebilir. Genç kuşaklar, özellikle Z Kuşağı ve Alpha Kuşağı, metaverse kavramına büyük ilgi gösteriyor ve bu dünyada daha fazla zaman geçiriyor. Örneğin kurdukları sanal dünyalarında oyun oynarken avatarları ile apayrı kişiliklerde yaşıyorlar. Tüm bunlar ileride ne gibi sosyal uyumsuzluk ve sağlık meseleleri getirecek bilmiyoruz.
Metaverse’in erken örnekleri, oyun sanayisinin içinden doğuyor. Roblox, Fortnite, Minecraft, Decentraland ve The Sandbox gibi oyunlar, kullanıcıların sanal dünyalarda etkileşime girmesine ve çeşitli tecrübeler yaşamasına imkan tanır. Bu oyunlar, sadece oyun oynamakla hudutlu kalmayıp, sanal konserler ve etkinlikler gibi farklı tecrübeler de sunar. Muharrirler Fortnite oyununun; Marshmello, Travis Scott ve Ariana Grande gibi ünlü sanatkarların sanal konserlerine ev sahipliği yaparak milyonlarca kullanıcıya ulaştığı başarılı kampanyayı örnek olarak gösteriyor.
Metaverse, sadece oyun ve eğlence ile hudutlu değil; gelecekte, sosyal medya platformlarının bu yönde evrilmesi bekleniyor. Facebook, ismini Meta olarak değiştirerek bu alanda öncü olma maksadını açıkça ortaya koymuştu. Meta, sanal gerçeklik başlıkları ve artırılmış gerçeklik gözlükleri ile kullanıcıların metaverse dünyasında daha fazla vakit geçirmesini sağlamayı amaçlamaktadır. Ama genç nesillerin doğal yaşam ve sosyal detoks modalarına olan ilgisi bu yeni oluşumların gelecek muvaffakiyetinde önemli bir engel! Pekala ne yapmalıyız? Bize 70li yıllarda ortaokulda hesap makinelerini yasakladıkları gibi bu yenilikleri aynı yasakçı zihniyetle kısıtlamalı mıyız? Bu bir çözüm olacak mı?
Sonuç olarak, metaverse pazarlaması, markaların gelecekteki pazarlama stratejilerini şekillendiren önemli bir araçtır. Markalar, metaverse dünyasında varlık göstererek, genç jenerasyonlarla daha güçlü ve manalı bağlar kurma fırsatına sahiptir. Fizikî ve dijital dünyaların tamamen birleştiği bu yeni kainatta, müşterilere eşsiz ve unutulmaz tecrübeler sunmak mümkündür. Ama ben tüm bunların metaverse teknolojisinin uzun süre biyolojik bir rahatsızlık vermeden giyilebilir olması ve sizi hayattan, yaşadığınız ortamdan izole etmeden gerçekleştirebilmesi durumunda geleceğe taşınacağını düşünüyorum. Mesela ben şu anda size bu satırları yazarken görüntülü odamda açık pencerenin önünde, kafesteki kuşlarımın ötüşünü dinlerken, karşımda ıhlamur çiçeklerinin sabah rüzgarında yavaşça salınışını seyredip, çıplak ayaklarımla sabah serinliğini hissederken sütlü kahvemi yudumlayıp, etrafımdaki diğer ekranlardan sosyal medya, Whatsapp ve sair gelişmeleri izleyip TV ekranına göz atıp, müzik dinliyor olabilirdim. Mübalağa etmiyorum. Sadece yerimden kalkıp kahve yapmalıyım. İşte metaverse tüm bunları ve tahminen daha fazlasını size yaşatmak tezinde ama bizi değiştirmeden nasıl başaracak, bilmiyorum. Halbuki bu tasvir ettiğim ortamda bir ekran olarak yer alması herhalde daha kolay olurdu.
Kotler, Nike’ı metaverse pazarlamasının öncülerinden biri olarak nitelendiriyor. Nike, sanal dünyalarda kullanıcıların avatarları için dijital ayakkabılar ve giysiler sunarak yeni bir alışveriş tecrübesi yaratmıştı, epeyce konuşulmuştu. Kullanıcılar, bu dijital koleksiyonları avatarlarına giydirerek sanal dünyada kendi biçimlerini yansıtabilmişlerdi. Bu, genç kuşakların kendilerini ifade etme ve markalarla daha kişisel bir bağ kurma isteğini karşılayan yenilikçi ve öncü bir yaklaşımdı.
Pazarlama dünyasında, müşteri deneyimini daha da zenginleştirmek için çok duyulu pazarlama giderek daha önemli hale geliyor. Duyusal pazarlama, müşterilerin beş duyusunu birden harekete geçirerek, markalarla olan etkileşimlerini daha derin ve unutulmaz hale getirmeyi amaçlar. Bu yaklaşım, müşterilerin sadece görme ve işitme duyularını değil, aynı zamanda dokunma, tat ve koku duyularını kapsar.
Kafeler çok duyulu pazarlamanın iyi bir örneğidir. Bir şubelerine girdiğinizde, sadece kahve almazsınız; aynı zamanda markanın yarattığı atmosferi deneyimlersiniz. Buradaki anahtar sözümüz “bütünleşik” bir tecrübe yaşatmaktır. Mağazanın görsel düzeni, müzik seçimi, kahve kokusu, kahvenin tadı ve rahat oturma alanları elhasıl ambiyans tüm duyularınızı harekete geçirir. Bu tecrübe önemli bir fark yaratan faktördür.
Kitap, duyusal pazarlamanın bir diğer önemli tarafını, dijital yorgunlukla başa çıkmak olarak nitelendiriyor. Müşteriler, gün boyunca dijital aygıtlarla etkileşimde bulunarak görsel ve işitsel duyularını daima olarak kullanır ve bu durum zamanla yorgunluğa yol açar. Bu noktada, fizikî tecrübelerle dijital tecrübeleri harmanlamak, müşterilere daha dinlendirici ve canlandırıcı bir tecrübe sunar. Sanki, ben tereddütteyim; tüm bunlar beni daha çok yoruyor.
Mekansal pazarlama, fizikî yerlerle insan davranışını entegre ederek müşteri etkileşimini devrim niteliğinde dönüştürür. Bu yaklaşım, teknoloji ve tasarımı kullanarak müşterilere daha sürükleyici bir tecrübe sunmayı amaçlar. Amazon’un fizikî mağazaları olan Amazon Go, bu alanda en dikkat cazibeli örneklerden biridir.
Amazon Go mağazalarına giren müşteriler, alışverişlerini tamamlayıp hiçbir kasiyere ihtiyaç duymadan mağazadan çıkabilirler. Bu tecrübe, Amazon’un “Just Walk Out” teknolojisi ile sağlanır. Müşteriler, mağazaya girdiklerinde Amazon hesaplarına bağlı olan uygulama aracılığıyla giriş yapar ve alışverişlerini yaparken aldıkları ürünler otomatik olarak algılanır. Mağazadan çıkarken, satın aldıkları ürünler Amazon hesaplarına fatura edilir ve bu sayede alışveriş süreci tamamen meselesiz ve kesintisiz bir hale gelir. İşte bu, tekrar yaşamak isteyeceğiniz bir tecrübedir, sanki? Ya da bir sonraki seferde arkadaşınızı da bu tecrübesi yaşamak için davet edebilirsiniz, pekala kim ödeyecek? Ama unutmayalım; bunların tümü ticari müspet bir sonuç sağlamalıdır. Aksi takdirde devamı gelmez.
Veyahut, merhum annemin tanımı gibi zengin olmalısınız: Ben çocukken elimden fiyat mahallede alışverişe çıkardık. Bakkal, manav gezip alacaklarımızı tamamladıktan sonra, şükrolsun fiyata bakmadan alışveriş ediyoruz, işte zenginlik budur, kaygısı. Halbuki aldığımız esasen bir fileyi doldurmaz ve ısrarıma rağmen pahalı, turfanda, şimdi yenmez diye benim isteklerimi geçiştirir, muz bile almazdı. Kısacası aslında en büyük zenginliğimiz kanaatti.
Özetlersek “Marketing 6.0: The Future Is Immersive” kitabı (Pazarlama 6.0: Gelecek Sürükleyicidir), pazarlamanın evrimini ve gelecekteki trendlerini anlamak isteyen herkes için değerli bir kaynak olarak görünüyor. Philip Kotler, Hermawan Kartajaya ve Iwan Setiawan, pazarlama dünyasının içerisinden geçtiği farklı etaplarını tanımlayarak, her kademenin pazarlamanın yapısını nasıl değiştirip geliştirdiğini açıklıyorlar.
Kitap, pazarlamanın insan ruhuna hizmet eden bir yaklaşımdan başlayıp, dijital ihtilalle birlikte nasıl evrildiğini ve son olarak sürükleyici (immersive), kapsayan, bütünleşik, süregelen, devamlı tecrübelere nasıl dönüştüğünü anlatması açısından çok yararlı. Kitapta bahsi geçen kavramları ve gelişmeleri anlamamız, süreci doğru analiz edip doğru noktalarda konum alabilmek önemli. Gündemin sıkça değiştiği ve bu değişim süreci içerisinde vereceğiniz kararların kritik sorunlar üzerinde etki yaratma potansiyelinin bir oldukça yüksek olduğu şartlarda; yabancıların kullandığı “The person who chases two rabbits catches neither.” sözü yerine, “Dimyata pirince giderken konuttaki bulgurdan olmayın.” derim!
Neredeyse sınırsız seçimin olduğu yerde doğru yolu bulmak için keskin sezilerinizin olması gerekir. İş dünyasında keskin sezilere sahip olmanın yolu ise; kendi tecrübelerinizi içselleştirerek kullanabileceğiniz bilgiler haline getirmekten başlayan ve etrafınızdan öğrenerek devam eden uzun soluklu, daimi bir süreçtir. Ben de bunun için yazıyorum size, çünkü bu sayede öğreniyorum.
Ürdün’den Gazze’ye Yardım Taşıyan 3 Tırın Devrildiği Kazada 2 Ürdün Askeri Öldü