34,2456$% 0.14
37,0090€% 0.68
2.938,05%0,45
4.941,00%-0,12
19.703,00%-0,12
2.671,83%0,43
8.842,49%-0,22
DİYARBAKIR – Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatrosu’nun (DBŞT) düzenlediği 1. Amed Kadın Oyunları Günleri’ne katılan tiyatro kuramcısı, yazar ve eğitmen Süreyya Karacabey, Çand Amed Kültür ve Kongre Merkezi’nde “Tiyatroda Kadın” başlıklı bir söyleşi gerçekleştirdi. Tiyatro oyuncuları, metin muharrirleri ve çok sayıda izleyicinin katıldığı söyleşide konuşan Karacabey, kadın oyunu olgusunun gerçek anlamda nasıl yorumlandığını, kadınlık tarihindeki uğraşları irdeleyerek anlattı.
“Erkeklerle mücadele, erkeklerin kişisellikleri değil ama eril zihinle o kurgunun içindeki kurbanlar hikayesi. Ve o eril zihne ek olarak sömürgecilerin hikayesi” diyen Karacabey, “Kadınların çeşitli kültürlerde ve tarihlerde farklılaşan ve daima onların vücudunda kızgın bir damga bırakan bir dünyanın hikayesi” olduğunu belirtti.
‘KENDİ ÖZNELEŞME PRATİKLERİMİZ KONUSUNDAKİ ÇABAMIZIN FARKINDA MIYIZ?’
Bunun tiyatroda, sanatta, kadın yazısında, bir şeyi kadın oyunu yapacak özelliklere nereden dönerek bakmamız gerektiğini sorgulayan ya da onunla ilgili yüksek sesle düşünmeye çalışan Karacabey sözlerini şöyle sürdürdü:
“Sadece kadınları sahneye getirmek, ya da kadınların kişisel tecrübelerinden bir şeyle bağlantı kurmadan söz etmek, onu bir feminist kuram açısından kadın oyunu yapmaya kâfi mi? Kadın oyunuyla uğraşan insanlar yani bunun özneleri olan bizler aslında kendi özneleşme pratiklerimiz konusundaki çabamızın gereğince farkında mıyız? Ya da feminist teorinin belli bir kademede bu dünyada büyük kazanımları var. Bu kazanımları bir biçimde sanat yoluyla her türlü ayrımcılığa, savaş siyasetlerine, yağmalanan vücutlara karşı bir duruş olarak manifestik bir hale getiren kadın savaşımının bir parçası kılmanın sanat aracılığıyla yolu nerede mümkün? Eğer biz bunu tam olarak kavrayamazsak yeniden üretebilir miyiz? Yeniden o eril dünyanın kadın erkek yapıştırmalarına o cinsiyet indirgemeciliğine düşebilen, orayı yeniden üreten, o zihniyetin bizi tekrar objesi hale getiren görüntülere düşebilir miyiz?” Bunun pek çok örneğinin sadece Türkiye’de, Ortadoğu’da değil dünyada da olduğunu biliyoruz.”
‘KİRLİ VE KARMAŞIK BİR TARİH BU’
Kendi renklerine kör olan kadınların ürettikleri üretimlerle ana akımlara dahil olabildiklerini aktaran Karacabey, “Orada eril zihnen kabulünün etrafında kümelenmiş kadınların gerçek anlamda aslında kendi cinslerine ihaneti konusunda bir fikirlerinin olmadığına ilişkin yığınlarca veri biriktirmiş durumdayız. Bir tarih sadece şık jestlerden ve soylu aksiyonlardan oluşmuyor. Aynı zamanda da onun içinde dehlizlerden akan bir takım sızıntılar var, güzelimize gitmeyen, kaçmak isterken yakalandığımız ve yapıştığımız yerler var. Kirli ve karmaşık bir tarih bu, tıpkı insanlık tarihi gibi. Burada biz dürüstlükle, açık bir ahlakla, neyin ve nasıl karşısındayız, neyi dönüştürmek istiyoruz? Bu dönüştürmek istediğimiz şey uzun vakitten beri şöyle. Kadın kendini dönüştürmeye çalışırken tarihi de değiştiriyor, erkeği de değiştiriyor” dedi.
Dünyayı değiştirmek, toplumu dönüştürmek için mücadele etmezsek eğer hayal gücümüz de o toplumsalın bize sunduğu aynadan topladığımız imgeler olacağını ifade eden Karacabey, “Çığlık atmak belli dönemler için en gerekli şeylerden biri ama daima birlikte omuzlandığımız bu dünyada başka yıkıntılar yaratmak, o duvardaki delikleri, oyukları çoğaltmak benim için kadın hareketinin en önemsediğim, başka bir tarih yazma fikri ve o dile itiraz ederken yarattıkları imkânlar. Ve yaratıcılıklarına ket vurmadıklarında hayal edebilecekleri şeylerin daima o tutuklanmış akıldan daha özgürleştirici olduğunu düşünüyorum” diye konuştu.
‘BU YERLER BİZİM’
Bu söyleşiyi Diyarbakır’da yapmaktan dolayı duyduğu memnuniyeti belirten Karacabey, yerin her zaman kadınlar için önemli olduğunu söyleyerek kayyım siyasetini eleştirdi. Karacabey, şunları söyledi: “Çünkü yer her zaman kadınlar için kıymetlidir. Nerede olduğunuz ve nereden o sesi yükselttiğiniz her zaman kıymetlidir. Bize bırakılmış yerleri kurtarmaktan başka bir dermanımız yok. Bu kayyumların aynı zamanda hepimizin vücutlarına kamusal bir alan olan belediyelere müdahalelerin bir iktidar oyunu değil sadece oraya sahip olan kadınların, erkeklerin, çocukların hatta sokakta yaşayan hayvanların hayatlarına doğrudan bir müdahale olduğunu herkesin kavraması gerekiyor. Çünkü oralar bizim, orada yaşayan insanların, oraya gidip gelenlerin değil, oradaki kültürel üretimler, benim burada yapabildiğim sunum, etkinlik boyunca izleyeceğimiz oyunların hepsi bu kültürel kainata ait. İnsanların sahip oldukları şeyleri ellerinden almaya hakları yok ve olmadığını düşünüyorum. Hepsini protesto ediyorum.”
Diğer Güncel Haberler İçin Tıklayın / Bursa Haber – Bursa Gündem – Bursa Gündem Haber – Bursa Haberleri – Bursa Son Dakika
Bizi İnstagram’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber
Bizi X’de Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHbr
Bizi Facebook’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber
Bizi Youtube’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber
Bizi Linkedin’de Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber
Türkiye’de İlk Kez ‘Alevi Sinema Günleri’ Yapılacak: Seyyid Nesimi, Pir Sultan ABDal, Aşık Veysel