DOLAR

32,8826$% -0.25

EURO

35,1821% -0.54

GRAM ALTIN

2.449,68%-0,30

ÇEYREK ALTIN

4.001,00%-0,17

TAM ALTIN

16.005,00%-0,18

ONS

2.326,34%-0,04

BİST100

10.647,91%-0,31

Öğle Vakti a 13:11
Bursa PARÇALI AZ BULUTLU 23°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a

Tanıdık Hisler, Yeni Tecrübeler: Ters Yüz 2

ad826x90

Pete Docter’ın 2015 yılında beğeni toplayan ve pek çok ödül kazanan sineması “Ters Yüz” (Inside Out), Riley’nin Minnesota’dan San Francisco’ya taşındığı periyotta yaşadığı zorlukları anlatan, sempatik ve bazen de nostaljik bir büyüme öyküsüydü. Meg LeFauve ve Dave Holstein’ın senaryosuyla, Kelsey Mann’in direktörlüğünü üstlendiği devam sineması “Ters Yüz 2”, Pixar’ın büyük kavramları eğlenceli ve bilgece ele alma yeteneğini bir kez daha sergiliyor.

Bu devam sinemasında Riley, artık ergenlik dönemine girmiş olarak karşımıza çıkıyor. Senaryo, ilk sinemadaki çocukça serzenişlerin yerini daha kompleks hislere bırakıyor. Çocukluğunda ona rehberlik eden Sevinç, Üzüntü, Öfke, Korku ve Tiksinti hislerinin yanı sıra, artık yeni hisler da zihnine yerleşmeye hazır. Film, iki yıl sonrasına giderek makul değişimlerin kabul edildiği bir dünyaya açılıyor. Riley, yeni okuluna ve arkadaşlarına uyum sağlamış ve hokey kadrosunda mücadele eden mutlu bir genç olarak karşımıza çıkıyor.

Ancak, Riley’nin 13 yaşına gelmesiyle birlikte, karmaşık ve yıkıcı hisler gün yüzüne çıkıyor. Ergenlik devrinin zorlukları kaçınılmaz olarak kapısını çalıyor: Sivilceler, hazmetmesi zor duygusal dalgalanmalar ve kırılgan bir benlik algısı. Riley, liseye geçmeden önce gittiği hokey kampında bu duygusal fırtınaların zirvesine ulaşıyor. Bu süreçte Riley, sosyal ve duygusal baskıların altında ezilirken vicdan, benlik ve iyilik gibi kavramların krizleriyle yüzleşiyor. Benlik algısının altüst olduğu, doğru ve yanlışın birbirine karıştığı bu devirde, Riley’nin içsel dünyası daha da karmaşık hale geliyor.

Neşe ve takımın geri kalanı (Üzüntü, Korku, Öfke ve Tiksinti) Riley’nin zihninin bir köşesinde sıkışıp kalmış gibiler. Buradan dönüş seyahati, zekice kurgulanmış bilişsel metaforlarla dolu geniş ve tehlikeli bir görüntüyü geçmeyi gerektiriyor. Her türlü karmaşık ve zorlu fikir sadece olduğu gibi ifade edilmekle kalmıyor, aynı zamanda maceraya açık oyun alanlarına da dönüşüyor. Örneğin, Riley’nin inançları, benliğinin merkezinde birleşen ve tecrübelerinin havuzundan büyüyen iplikler olarak gösteriliyor. Onun ruhunun diğer istikametleri ise, bir nehir gibi akıp giden yarı biçimlenmiş kanılarla temsil ediliyor.

BEYİNDEKİ HİSLER İŞ HAYATINDAKİ ÇALIŞANLAR GİBİ ORGANİZE OLSAYDI NELER OLURDU?

“Ters Yüz 2”, ilk sinemada olduğu gibi, soyut konseptleri ustalıkla işlerken Riley’nin beynindeki komuta merkezinde bulunan hislerin etkileşimiyle günümüz çalışma dünyasının hiyerarşik tertibine dair zekice metaforlar da sunuyor aslında. Riley’nin beynindeki hisler, iş hayatındaki çalışanlar gibi organize olsaydı neler olurdu? Hislerin birbirleriyle olan bağlantıları, görev dağılımları, kriz yönetimi ve karar alma süreçleri, işyerindeki çalışanların dinamiklerine benzer şekilde yansıtılarak bir hiciv yaratılıyor.

Kısa bir süre sonra ergenlik dönemi, hisler arasında yeni bir dinamik ortaya çıkarıyor. Sevinç ve diğer temel hisler, enerjik ve durmaksızın komut veren Korku’nun liderliğinde, işleri daha da karmaşık hale getiren yeni bir hissin varlığına alışmak zorunda kalıyorlar. Ergenliğin şampiyon duygusu olarak tanımlayabileceğimiz Dert, parlak turuncu rengi, kabarık tüylü saçları ve büyük gıcırdayan dişleriyle dikkat çekiyor. Kaygı’nın varlığı, devam sinemasını özgününden daha karmaşık ve derin kılan en büyük etken.

Kaygı, sadece yüzeysel olarak tanımlanmakla kalmıyor, aynı zamanda derinlemesine inceleniyor da. Maya Hawke’ın etkileyici performansı, Riley için en uygununu isteyen ama işleri de zorlaştırma potansiyeli taşıyan bu karmaşık duyguyu harika bir şekilde yansıtıyor. Tıpkı ilk sinemada Üzüntü’nün yerini bulması gibi, Sevinç de Kaygı’ya nasıl yer açacağını öğrenmek zorunda kalacak. Fakat Dert, pasif bir şekilde beklemek yerine Sevinç’i Riley’nin zihninin derinliklerine iterek, “Hokeyde gereğince güzelsem arkadaşlarım olur” gibi yeni niyetler oluşturuyor. Bu dinamik, sineması daha karışık hale getiriyor. Korku’nun varlığı, sineması sadece bir devam öyküsünden çıkarıp düşündürücü ve çok katmanlı bir anlatıya dönüştürüyor. Adeta bir duygusal süpernova gibi, Korku hem büyülüyor hem de meydan okuyor.

Kaygı’ya eşlik eden 3 duygu da gerçekten göz alıcı bir şekilde tasvir ediliyor: Her daim diğerlerine özenen cılız ve iri gözlü Gıpta, tükenmiş haliyle etrafta dolaşan Bıkkınlık ve sevincini yitirmiş, pembe tonda bir dev olarak resmedilen Utanç. Ayrıca kapıdan içeri girdiğinde yüzümüzde anlam veremediğiniz tebessüme yer açan Nostalji var. Geçmişi hatırlatmaya ant içmiş yaşlı bir kadın olarak tasvir edilen Nostalji, diğer hislerin zaman algısını test ederek kapıda göründüğü zamansızlığı ile dikkat çekiyor ve diğer hisler tarafından karga tulumba geldiği yere gönderiliyor.

‘BEN İYİ BİR İNSANIM’

“Ters Yüz 2”, yenilikçi bir dokunuşla, Riley’ye gelişen bir Benlik Duygusu kazandırıyor. Riley’nin bu Benlik Duygusu ona “Ben iyi bir insanım” mesajını veriyor ve bu aslında doğru; Riley, yabancılara karşı şefkatli, arkadaşlarına ve ailesine karşı sevgi dolu biri. Lakin kendisi hakkında idealize edilmiş bu değerlendirmeye ters düşen başarısızlıklar ve pişmanlıkları nereye koyacağını bilemiyor. Diğer hisler, kendi rollerini yerine getirmek ve olayları olduğu gibi kabul etmekle yetinirken, Sevinç adeta bir hakem gibi Riley’nin inanç sistemi ve benlik hissini müdafaaya çalışıyor. Bu durum, Riley’nin Sevinç tarafından bastırılan hislerinin ezici gerçekliği altında kalmasına neden oluyor bir manada. Film, “Ben iyi bir insanım” temasını aşmaya çalışsa da bu temel kavram etrafında dönüyor gibi daha çok. Riley’nin zihninde kötü bir düşünce belirdiğinde, Sevinç bunu fark edip aklının bir köşesine itiyor; lakin bu küçük müdahalelerin uzun vadede büyük sonuçlar doğurabileceği ihtimali düşündürücü bir alan da açıyor.

Kaygı, giderek Riley’nin zihninde denetimi ele geçiriyor ve diğer beş duyguyu -Neşe, Üzüntü, Korku, Tiksinti ve Öfke- merkezden dışlayıp gölgede bırakıyor. Bu durum, Riley’nin Benlik Hissi’ni köklü bir biçimde değiştiriyor ve onu sosyal ve atletik başarıya takıntılı biri haline getiriyor. Artık başarı sadece bir hedef değil, bir saplantı haline geliyor ve bu saplantı Riley’nin iç ve dış dünyasını altüst ederken, denge ve huzuru bulmasını da engelliyor.

Kısa bir sürede Riley, en iyi arkadaşları Bree ve Grace’i terk ediyor; daha havalı ve daha deneyimli oyuncularla takılarak başarı, popülerlik ve yeteneği artırma telaşına kapılıyor. Lise hokey ekibinde arzu edilen yere ulaşmayı hedeflerken, rekabetin büyüsü onu adeta buz üzerinde kıyasıya bir savaşçıya dönüştürüyor. Artık fizikî ya da duygusal zarar verme mümkünlüğü onu fazla ilgilendirmiyor. Riley’nin bu dönüşümü, etrafındakilerin fikirlerini ve hislerini umursamaktan fazla kişisel kazanımlarına odaklanmasıyla belirginleşiyor.

TÜM ÇAĞIN BELİRLEYİCİ DUYGUSU: KAYGI

Bu noktada Tasa, kısmen kötü bir karaktere dönüştürülüyor diyebiliriz. Riley’yi başarıya odaklanmaya zorlayan bir öge olarak dikkat çekiyor daha çok. Bu, aile dostu animasyonlarda sıkça karşımıza çıkan “Hırs ve mükemmeliyetçilik sizi yok edecek” temasının bir örneği gibi tınlıyor. Öte yandan Tasa, sadece Riley’nin gençliği için değil, tüm çağın belirleyici bir duygusu olarak da öne çıkıyor. Sosyal medyanın hayatları nasıl şekillendirdiği ve küresel krizlerin boğucu etkisi altında giderek artan korkuya da dikkat çekiyor. Bu, sinemanın alt metinlerinde daha geniş bir toplumsal yansımaya işaret ederken, üzerinde düşünmek için de anlamlı bir zemin sunuyor.

Film, son kısımda tempoyu artırarak Riley ve izleyiciyi zorlu bir gerçeğe yönlendiriyor: Çabalamayı aşırı yüceltmenin tuzakları varsa, fazileti aşırı yüceltmek de (“Ben iyi bir insanım”) her zaman ülkü bir yol olmayabilir. Nihayetinde, her bir hissin varlığı istikrarlı bir ruh hali ve Riley’nin benlik hissinin oluşumu için gerekli. Film, samimi bir varoluşun her zaman sevinç getirmediğini ve bazen diğer hisleri da içermesi gerektiğini anlatmaya çalışıyor. Fakat bu mesaj tam manasıyla derinleşemiyor. Ergenliğin zorlayıcı uyum sağlama baskılarına karşı daima olumlu kalmayı öğütleyen kişisel gelişimci bir ton, yaşamın kadim gerekliliği olan anlamsızlığın varlığını göz arkası ediyor. Yeni karakterler ile metaforların sınırları genişliyor ve bunun bir kişinin ruhunun yansıması olduğu fikri biraz bulanıklaşıyor gibi. İlk sinemadaki o dikkatlice işlenmiş denge, devam sinemasında biraz kaybolmuş gibi görünüyor. Ama “Ters Yüz 2”, Riley’nin büyüme sürecindeki yeni zorlukları keşfederken, hem tanıdık hisler hem de yeni tecrübeler sunmaya devam ediyor. Bu yüzden, sona doğru her ne kadar biraz kafa karıştırıcı olsa da muhakkak izlemeye kıymet bir devam sineması.

0 0 0 0 0 0
YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

Araştırma: Yünlü Mamutların Nesli ‘Genetik Olmayan’ Sebeplerle Tükendi

HIZLI YORUM YAP

0 0 0 0 0 0

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.