32,7080$% -0.15
35,2706€% 0.42
2.447,07%-0,12
3.989,00%-0,71
15.955,00%-0,73
2.325,45%-0,04
10.647,91%-0,31
İSTANBUL – Hükümet asgari fiyata yıl içerisinde ikinci bir zam olmayacağı istikametindeki görüşünü değiştirmedi. Artan enflasyonla birlikte alım gücü düşen dar gelirliler ise fiyatlara zam yapılmasını bekliyor. Orta Vadeli Plan (OVP) ve Kamuda Tasarruf Paketi gibi iktisadın ‘toparlanması’ için para siyasetinin baskılanmasını savunan Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, eleştirilerin odağında. Ekonomist ve siyaset bilimcilere göre temmuz ayında asgari fiyata zam yapılmaması işçi grev ve hareketlerinde artışa neden olabilir.
Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu, asgari ücret ile genel fiyatların enflasyonu artıran ana dinamik olmadığını söyledi. Doç. Dr. Utku Balaban ise önümüzdeki iki yıl boyunca daha fazla işsizlik ve fakirleşme yaşanabileceğini belirtti. Ekonomistlerle, hükümetin asgari ücret siyasetini ve OVP ile siyasal maksatlarını konuştuk.
ÜCRET ARTIŞI MI ENFLASYON ARTIŞI MI ENFLASYONU TETİKLİYOR?
Cumhurbaşkanı Erdoğan 7 Mayıs’ta yaptığı açıklama ile asgari fiyata zam olmayacağını söylemişti. Erdoğan ‘geçici rahatlama’ diyerek milyonlarca asgari ücretlinin beklentisini artırdı. Ardından 16 Mayıs’ta ise Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, asgari fiyata ek zam olmayacağını belirtti. Mehmet Şimşek’in de maliye programında asgari fiyata zam yapılmayacağı kararından dönüşle ilgili rastgele bir sinyal görünmüyor.
Asgari fiyata yapılacak artırımın enflasyonu artıracağı görüşüyle ilgili Hayri Kozanoğlu şunları söyledi: “Maliye siyasetleri açısından asgari fiyatın önemli bir etkisi yok. Nedeni de; kamu kesitinde asgari fiyatla çalışan insan kalmadı. Asgari ücret özel kesime yönelik bir uygulama. Asgari fiyatları artırdığınız zaman ‘enflasyon artmaz’ demek iktisadi olarak doğru olmaz. Önemli olan ‘enflasyonun artışı mı fiyatları tetikliyor yoksa fiyatların artışı mı enflasyonu tetikliyor?’ Burada önemli olan nedensellik bağını kurmak.”
‘ASGARİ ÜCRET ARTIŞI ENFLASYONU ARTIRAN ANA DİNAMİK DEĞİL’
Kozanoğlu, özellikle 2023 seçimlerine giderken faiz siyasetleri sonucunda enflasyonun çok arttığı devirde insanların satın alma güçlerini korumak için zam talebinde bulunduklarını hatırlattı: “Asgari ücreti çok arttırırsan talep arttığı için belli ölçüde enflasyon artabilir. Lakin enflasyonun diğer dinamiklerini unutmamak lazım. Arzın eksik olması önemli bir başlık. Özellikle Türkiye gereğince tarım üretimi yapamadığı için fiyatlar artıyor. Diğer boyut ise ‘satıcılar enflasyonu’ denilen problem. Enflasyonu bir sefer denetimden çıkartırsanız firmalar, market zincirleri fiyatları maliyetlerin ötesinde arttırır. Enflasyon algısı güçlü olduğu için fiyatlar ne kadar artsa da talepler öne çekiliyor. Bu da enflasyonu sıçratıyor. Asgari ücret ve genel fiyatlar enflasyonu arttıran ana dinamik değil.”
‘ZAM OLMAZSA İŞÇİ HAREKETLERİ ARTABİLİR’
Asgari ücret 2024 başında yüzde 49 artışla 17 bin 2 liraya yükselmişti. Kozanoğlu, 2024 Ocak ayında dahi bu fiyatla yaşamanın kolay olmadığını sözlerine ekledi. Kozanoğlu’na göre 2024 Temmuz ayında ara zam yapılmazsa iki senaryo ortaya çıkabilir:
“İnsanlar düşük ücret almaya istek göstermeyecekler. Özel bölümde toplumsal talepler ve işçi hareketleri yükselecek. İnsanlar satın alma güçlerinin erimesini ve yaşamın zorlaşmasını kabullenmeyecekler. Grevler ve işçi hareketleri muhtemelen artacak. Bunu göze alıyorlar mı düşünmek lazım. İkincisi de asgari ücretliler gelirlerinin birçoklarını harcamaya yöneltir. Hatta gelir ötesinde kredi kartıyla harcama yaparlar. Bunu kıstığınız zaman talep, öngördüğünüzden çok daha fazla düşebilir. Stagflasyon çok daha bariz şekilde hissedilebilir. Asgari ücret temmuzda artırılmazsa her iki sonucunda ortaya çıkacağını hem önemli toplumsal hareketler olacağını hem de işsizliğin artacağını düşünüyorum.”
‘İŞVEREN DE TEPKİ GÖSTEREBİLİR’
Mehmet Şimşek maliye idaresinin büyük ölçüde yabancı sermaye girişlerini davete dayandığını da sözlerine ekleyen Kozanoğlu, “Enflasyon, dezenflasyon programının da ana dinamiği bu. Özellikle ihracat yapan şirketler açısından enflasyonun altında artan kur onların rekabet güçlerini aşağıya çekiyor. İhracatın olumsuz etkileneceği bir durum var. Dövizin düşmesi yoluyla rekabetin korunması öngörülüyor. Mehmet Şimşek de bunu söylüyor, maliye siyaseti açısından daha az değer taşıyor. Zira söylediğim gibi kamuda asgari fiyatla çalışan kalmamış durumda. Patron kısımları temmuzu bekliyorlar. Asgari ücret süreci geçsin diye bekliyorlar. Hükümete, iktisat idaresine olan reaksiyonlar çok yoğunlaşmasın istiyorlar. Özellikle Anadolu sermayesi yüksek faizlere tepki gösterecekler diye bekliyorum. O nedenle bu kısımların de yüksek faizden daha fazla şikayet edeceklerini” tabirlerine kullandı.
‘OVP SİYASİ STRATEJİNİN BİR DÖKÜMÜ’
Doç. Dr. Utku Balaban ise öncelikle kısaca OVP’den bahsetti: “Metni okuduğunuzda güya fakirleşme yokmuş da büyük bir atılım gerçekleştiriyormuş gibi bir izlenim ediniyorsunuz. Yani OVP’yi önemli bir iktisadi strateji metni olarak değil hükümetin siyasi stratejisinin bir dökümü olarak ele almak gerekir. Bu metin 2023 seçiminden sonra kaleme alındı ve o seçimden önce yürürlüğe sokulan yüksek istihdam siyasetinin ürettiği enflasyonu frenleme niyetini yansıtıyor.”
Vergi siyasetinin önemli bir araç olduğuna dikkat çeken Balaban, geçtiğimiz yıl KDV, tüketici kredisi vergisi ve motorlu taşıt vergisinin arttırıldığını hatırlattı. Mehmet Şimşek’in mayıs ortasında bu vergi düzenlemelerine paralel biçimde kamuda dönüşüm, harcama disiplini ve kamu yatırımında kesintiyi içeren tasarruf önlemleri açıkladığını sözlerine ekleyen Balaban, “Bu düzenlemeler işçi sınıfını temel ihtiyaçlarını kısmaya zorlayarak iç talebi daraltmaya ve bu sayede hem cari açığı hem de enflasyonu düşürmeyi hedefliyor” dedi.
‘ÜÇ EKSENLİ YAKLAŞIM’
Mehmet Şimşek’in 2007’de dokuma dalının iktisattaki hissesini düşürmeyi hedeflediğini ifade ettikten sonra gelen yansılar üzerine geri adım attığını hatırlatan Balaban, Şimşek’i dengeli bir siyasetçi olmamakla eleştirdi.
Utku Balaban sözlerine şöyle devam etti: “Hükümetin OVP ve tahminen çabucak her strateji metninde gördüğümüz üzere, önceliği ‘küçük üreticiyi’ korumak. Bu, İslamcıların 1970’lerden beri stratejik önceliği. Faburjuvazi olarak isimlendirdiğim bu toplumsal sınıf vergi vermemeli ve düşük fiyatlarla istihdam gerçekleştirebilmeli. Bu sınıfın bir öbür iktisat politik beklentisi sübvanse edilmiş krediye erişim. Enflasyon hükümet için bu sübvansiyon maliyetini yükseltiyor. Mevzuyu bu çerçeveden ele aldığımızda karşımıza üç eksenli bir yaklaşım çıkıyor: Küçük üreticiden vergi alma, küçük üreticinin ücret ödemelerini asgariye indir ve küçük üreticiye sübvanse edilmiş kredi sağla. Yani kurumlar ve tüketim vergisini arttır, fiyatları kademeli olarak düşür, tüketimi ücret düşüşüyle daralt ve enflasyonu kontrol altına al. Düşük enflasyonla da küçük üreticinin borçlanma maliyetini düşür.”
‘ASGARİ FİYATTA SIK ENFLASYON DÜZELTMELERİ ELZEM’
Asgari fiyatla ve enflasyon ile ilgili kelamlarını Türkiye’nin dünyadaki yerinden devam ettiren Balaban, “Türkiye 2023’de dünyada enflasyon oranı en yüksek beşinci ülkeydi. Şu anda enflasyon dünya ortalamasının on katı. Dolayısıyla, evet, asgari fiyatta olabildiğince sık enflasyon düzeltmeleri, bırakın bölüşüme dair adaletsizliği, iç talepteki dalgalanmanın önlenmesi için elzem” dedi.
‘HÜKÜMET GÖZE ALDI’
‘Dalgalanmanın’ iç pazara çalışan küçük üreticiyi iktidardan uzaklaştırabileceğini düşünen Balaban, iktidarın bu riski almaya hazır olduğunu belirtti:
“Çünkü 2022’de cari açıkta ABD, Birleşik Krallık, Hindistan, Fransa ve Brezilya’dan sonra dünyada altıncı olan bir ülkeden bahsediyoruz. Ülkeye döviz girmesi gerekiyor. Bunun için de fiyatların bastırılması. Dolayısıyla 2028 seçimine kadar atılacak adımların ardındaki mantığı anlamak istiyorsak genelde küçük üreticiyi ve özelde ihracat yapan (yani küresel burjuvazinin ülkeden artı-değer temellükümü kolaylaştıran) küçük üreticiyi ayakta tutacak şartlara odaklanmamız gerekir. İstihdamın gidişatı üzerinde küresel etmenler de önemli lakin en azından şunu söyleyebiliriz: Muhalifleri 2023 seçiminden bir sene önce uyarmaya çalıştığım üzere iktidar o seçimi yüksek istihdam maksadına ulaşarak aldı. 2023’te işe yaradığına göre hükümet aynı yöntemi 2028 seçimi için de deneyebilir. Bu okuma doğruysa karşımızda iki evreli bir strateji söz konusu.”
İKTİDARIN POLİTİK PLANI
İşçi sınıfı için süregiden yoksulluğun, önümüzdeki iki yıl için beklenen işsizlik ve sonraki iki yılda da daha fakirleşerek istihdamı kabul etme sonucunu beraberinde getireceğini düşünen Balaban, “Küresel gelişmeler tablonun vahametini azaltabilir yahut arttırabilir ancak hükümetin fiyatları yükseltmek gibi bir maksadının olmadığı anlaşılıyor. Stratejinin ikinci etabı da 2028’e yaklaşırken 2023 seçimi öncesi gibi istihdamı arttıracak düzenlemelere gitmek. Düşük ücret siyaseti devam edecekse (ki edecek gibi gözüküyor) fiyatlardaki düşüşü ivmelendirerek istihdamı arttırmaları kolay olmayacaktır. Bu nedenle, iddiam, seçimlere giderken istihdam arttırıcı düzenlemelerin 2018 seçimi öncesi Kredi Garanti Fonu uygulamasının genişletilmesine emsal bir mahiyette olabileceği yönünde” diye konuştu.
Güneş Gücünde Yüzde 44’lük Rekor