34,3478$% -0.05
36,3291€% -0.04
2.821,59%-0,75
4.797,00%-0,67
19.189,00%-0,68
2.557,82%-0,61
9.300,30%0,80
Melike Sarıkaya / Milliyet.com.tr – Antalya’nın simgelerinden Yivli Minare, sırf mimari ihtişamıyla değil, tarihiyle de dikkat çeken nadir bir yapı olarak şehir siluetine eşlik ediyor. 1957 Fethiye Rodos depremi başta olmak üzere yüzyıllar boyunca doğal afetlere direnen bu tarihi yapı, ziyaretçilerini tarih boyunca yaşanmış zelzelelere rağmen ayakta kalmış olmanın kıssasıyla de selamlıyor. Ancak günümüzün deprem riskleri göz önüne alındığında Yivli Minare ve diğer tarihi yapılar için dayanıklılık tartışmaları yeniden gündeme geliyor. Akdeniz Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Bölümü Öğretim Üyesi ve Deprem Araştırmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Ramazan Özçelik, kurtarılma ihtimali varken kurtarılamayan tarihi yapıların en yakın örneklerinin 2023 sarsıntılarında Hatay’da görüldüğünü Milliyet.com.tr’ye anlattı.
‘SİSMİK OLAYLAR DA YAPMIŞ OLABİLİR’
Antalya’nın tarihi simgelerinden olan Yivli Minare 13’üncü yüzyılda Anadolu Selçuklu Hükümdarı I. Alaeddin Keykubad tarafından yaptırıldı. 90 basamaklı merdiven ve 8 yivden oluşan Yivli Minare ismini da üzerindeki yivlerden (bir yüzeyin üzerindeki ince çizgi biçiminde, genellikle sarmal oyuk) alır. Tarih boyunca Akdeniz bölgesi ve çevresinde gerçekleşen sarsıntılara rağmen ayakta kalabilen Yivli Minare üzerine yapılan bir yüksek lisans çalışmasında Yivli Minare’nin güneye doğru 35 santimetre eğik ve yükseldikçe ekseninden kaydığı belirlendi. Prof. Dr. Ramazan Özçelik eğimi nasıl tespit ettiklerini, “Yivli Minare üzerine yaptığımız yüksek lisans tez çalışmasında bizim çıkış noktamız biraz daha farklı bir yönden ele almaktı. Biz bu çalışmada minarenin en üst noktasına minareye hiçbir hasar vermeyecek şekilde bir ivme ölçer yerleştirdik. Bu ivme ölçerden elde ettiğimiz bilgilerle mevcut yapının dönemini hesapladık. Minareden kendi taşıyıcı sisteminin oluşturduğu yapısal dönemin elde edilmesi söz konusu yapının deprem açısından değerlendirilebilmesi için epey değerlidir. Bu bilgilerle şu an yürürlükteki deprem yönetmeliğine göre Antalya’da beklediğimiz bir depremde, minarenin taşıyıcı sistemi ve minarede kullanılan materyaller (doğal taş, tuğla, harç, çini ve ahşap) ele alındığında, söz konusu yapının beklenen deprem kuvvetlerini taşıyamayacağı sonucuna vardık” diyerek aktardı.
Yivli Minare’de bulunan eğilme, tarihteki zelzelelerin sebep olabilme ihtimali üzerine konuşan Prof. Dr. Ramazan Özçelik, “Yapım basamağında eğik yapılma ihtimali olmuş olabilir. Üzerine oturduğu zemin zati eğimli bir bölge, dolayısıyla tabandaki eğimden kaynaklı olarak yerde birtakım çökmeler meydana gelmiş olabilir. Bu eğime meydana gelmiş depremler de sebep olmuş olabilir. Çeşitli ihtimaller var ama bunun net bir karşılığını bulmak çok kolay değil” dedi. Bölgede sık sık onarım çalışması yapılması hakkında da fikirlerini belirten Prof. Dr. Ramazan Özçelik, “Restorasyon çalışmalarına bakıldığında eğim verecek kadar yapıya bir müdahale söz konusu değil. Yani ufak tefek kesimlerin onarılması, destek yapılması o eğilmeyi sağlayacak derecede bu binaya etki edemez, mümkün değil” diye konuştu.
365 GÜNLÜK ÖLÇÜMLERLE GÖZLEMLENEBİLİR
Yivli Minare de bulunan eğimin hangi süratte ve nasıl gerçekleştiğinin bilinmemesi üzerine konuşan Prof. Dr. Ramazan Özçelik, “Yapısal gözlem dediğimiz çalışmaları yapmamız lazım. Böyle bir fikrimiz var ama bu tür çalışmaları hayata geçirmek gerçekten çok zor oluyor. Çok hassas sensörlerle bu yapılar üzerindeki bazı bölgelerden 7-24, 365 gün ölçüm alarak yapıların herhangi bir hareket halinde olup olmadığını gözlemleyebiliyoruz. Yani yapının mevcut hareket durumunu matematiksel olarak sayısal dataya dökebiliyoruz. Türkiye’deki nitelikli tarih eserler için bu yapısal gözlem çalışmalarının yapılması gerekiyor. Ancak günümüzde bu çalışmalar ne yazık ki epey sınırlı sayıdadır” diyerek eksikliklerden bahsetti.
Yivli Minare’nin güçlendirilmesi konusunda ise onarım çalışmalarında yanlış bir algı olduğunu belirten Prof. Dr. Ramazan Özçelik, “Restorasyon çalışması yapıldığı zaman güya bu yapıların zelzeleye karşı dayanıklılığın artırıldığı gibi bir yanlış algı oluşuyor. Onarım çalışması yapmak, normal görselini eski halini getirmeye yönelik bir çalışma oluyor genelde. Yani yapının taşıyıcı sistemine etki eden zelzeleye dayanıklılığını artıran bir çalışma olmuyor. Aslında dikkat edilmesi gerekiyor, bir onarım işi yapılırken mümkünse hem görsel açıdan hem de zelzeleye dayanıklılık açısından olmak üzere iki işin birden yapılması gerekiyor” diyerek ekledi:
“Bu tür tarihi yapılarda maalesef güçlendirme çalışmaları yapmak çok zor. Çünkü yapıya müdahale etmeniz gerekiyor ve her müdahade yapının görseline negatif etki oluşturabiliyor. Dolayısıyla güçlendirme çalışmalarında kesinlikle görselinizi bozacak birtakım çalışmalar yapmak zorunda kalıyorsunuz. Bu sadece bizim ülkemizdeki tarih yapılar için değil, İtalya’dan Yunanistan’a kadar dünyadaki tarihi yapıların bulunduğu bölgelerde de güçlendirme sürecinde mecburen görseli bozacak birtakım operasyonlar yapmak zorunda kalıyorsunuz. Genelde yapı taşıyıcı sisteminde taşlar, tuğlalar ve bunların arasındaki harçlar bulunuyor. Yapının yıkılmasını tetikleyen en önemli etken çoğunlukla bu tuğlaların arasındaki harçların çatlamasıdır. Yani bu harçların güçlendirilmesi gerekiyor. Olağan bu sefer de yüksek dirençli harç materyaliyle değiştirmeniz söz konusu oluyor. Ancak bu da ister istemez insanlarda negatif bir algıya sebep oluyor. Çünkü biz Yivli Minare’nin Selçuklu’dan yani 13. yüzyıldan bu yana ayakta kalıp mevcut haliyle devam ettiğini düşündüğümüz için paha veriyoruz. Oradaki harcı da 2024 yılında geliştirdiğimiz bir kimyasalla değiştirmek istemiyoruz açıkçası.”
EN YAKIN ÖRNEĞİ HATAY’DI
Antik kent yapısı zengin olan Antalya’da geçmişte yaşanan zelzelelerin ve tsunamilerin izleri görülüyor. Yapılan çalışmayla Yivli Minare’nin zelzeleye dayanıksız yapı olarak sonuçlanması Kekova Adası’ndan Perge ve Aspendos’a kadar çeşitli antik kentlerde de deprem ve tsunaminin izlerinin olması, bu yapıların da zelzeleye olan dayanıklılığını sorgulatıyor. Prof. Dr. Ramazan Özçelik ise, “Antalya merkezde Üç Kapılar (Hadrian Kapısı) tarihi eser niteliğini taşıyan diğer önemli bir yer. Onun haricinde Antalya çevresinde çok sayıda tarihi yapı bulunuyor. Birçok antik kent var ve bunların içerisinde kısmen yıkılmamış yapılar mevcut. Demre’den tutun Alanya’ya kadar sayısız tarihi eser ve bunların yıkıma uğramamış örneğin Apollon Tapınağı gibi ayakta kalan önemli yapısal kısımları var. Önemli olan bence kademeli olarak belirli bir sıraya alıp her yıl iki adedini, üç adedini, beş adedini güçlendirip yapısal tamirlerini yapmak. Bu sayede belli bir zaman sonra bunların birçoklarını kurtarır hale geliriz. Bu yapılar için önlem almak gerekiyor” diye konuştu.
“Hatay’daki tarihi yapılar, depremden sonra yıkıldı” diyen Prof. Dr. Ramazan Özçelik, “Bunların hepsine baktığınızda kimilerini kurtarabilirdik. Olağan hepsini bir anda kurtarmak çok kolay bir şey değil ama kimilerini da kurtarabilirdik. Ben Hatay’da depremden sonra kendi araştırmamda gördüm. Gerek ibadethaneler gerek diğer tarihi yapıların yıkılması kültürümüzün korunması açısından epeyce negatif bir sonuç olarak karşımıza çıkıyor. Bu yapıları koruyamamış olmak epeyce üzücü. Bir deprem olduğunda gerek tarihi yapıtların ve gerekse kullanmakta olduğumuz yapıların yıkılması durumunda ‘Ben demiştim’ demek vicdanen çok da tatmin edici bir durum değil” dedi. Prof. Dr. Ramazan Özçelik, güçlendirme çalışmasıyla bu risklerin ortadan kaldırılması gerektiğini, Yivli Minare gibi başka bir yapı olmadığının altını çizdi.
SORUN MİNARELERİN ÜRETİM KADEMESİNDE MI?
Eğik olan tek minare Yivli Minare de değil. Yine Selçuklu döneminde Alaaddin Keykubat’ın babası I. Gıyaseddin Keyhüsrev tarafından 1221-1236 yıllarında yaptırılan Kızıl Minare’de de benzer sorun bulunuyor. Aksaray’ın şehir merkezinde yer alan ve zamanla adı Eğri Minare olan Kızıl Minare Horasan harcıyla yapıştırılmış kırmızı tuğlalardan yapılan, bir şerefesi ve 92 basamağı olan Eğri Minare’nin de yüksekliği Yivli Minareyle benzerlik taşıyor. Türkiye’nin Pisa Kulesi olarak bilinen ve 30,6 metre olan Selçuklu mimarisinin eşsiz örneklerinden biri olan Eğri Minare yıkılma tehlikesiyle karşı karşıya olması nedeniyle 1973 yılında çelik halatlarla bağlandı.
MİMAR SİNAN’IN YAPITI SELİMİYE DE EĞRİ MİYDİ?
İddialara göre Mimar Sinan’ın ustalık yapıtı olarak bilinen Selimiye’de de benzer bir olay yaşanmıştı. Selimiye’nin inşaatı esnasında karşısında oyun oynayan küçük çocukların yanından geçerken küçük bir çocuğun arkadaşına, “Şu minare eğri yapılmış” dediğini duyan Mimar Sinan ise çocuğa, “Göster bakalım hangi minare eğri olmuş” deyince, küçük çocuk eliyle işaret ederek “Şu sağ taraftaki minare eğri” diye göstermişti. Mimar Sinan çocuğun yanında ustalara talimat vererek “Bize bir halat getirin” diyerek halatın bir ucunu minareye bağlatmıştı.
Koca Sinan küçük çocuğu yanına çağırarak ona şu sözleri söyledi: “İşçiler şimdi halatı çekerek minareyi düzeltecekler. Minare düzelince sen de ‘Tamam’ diyerek bizleri uyar.” İşçiler halatı çekmeye başladıktan sonra çocuk, “Tamam, düzeldi” diye uyardı. Mimar Sinan çocuğa “Şimdi tamamen düzeldi mi?” diye sorunca, çocuk da “Evet, düzeldi. Şimdi daha güzel oldu” diye cevap verdi. Olaya anlam veremeyen ustalar minarenin neden düzeltilmeye çalışıldığını merak edince Mimar Sinan bu merakı şöyle giderdi:
“Bu küçük çocuğun başındaki minarenin eğriliğini düzeltmeseydik, caminin yanından geçtiğinde güzelliğini göremezdi. Başındaki minarenin eğriliğine takılır kalırdı. Aslı astarı olmasa bile, dedikodular önlem alınmazsa iz bırakırlar. Böylece caminin adı da eğri minareli cami olarak yayılırdı.”
Diğer Güncel Haberler İçin Tıklayın / Bursa Haber – Bursa Gündem – Bursa Gündem Haber – Bursa Haberleri – Bursa Son Dakika
Bizi İnstagram’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber
Bizi X’de Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHbr
Bizi Facebook’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber
Bizi Youtube’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber
Bizi Linkedin’de Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber
‘Silah Varsa Siyaset, İhanet Varsa Demokrasi Yoktur’