DOLAR

34,1657$% 0.08

EURO

38,2175% -0.21

GRAM ALTIN

2.917,95%-0,51

ÇEYREK ALTIN

4.979,00%0,36

TAM ALTIN

19.840,00%0,29

ONS

2.658,23%-0,51

BİST100

9.777,46%-0,53

Öğle Vakti a 13:00
Bursa AÇIK 23°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a
SON DAKİKA

DOLAR 34,1657

EURO 38,2175

ALTIN 2.917,95

BİST 100 9.777,46

Öğle 13:00

23°

Türker Süer: Hem Sisteme Hem Kendinize Sadık Kalabilir Misiniz?

ad826x90

Yönetmen Türker Süer’in ilk uzun metraj sineması “Gecenin Kıyısı”, 31. Uluslararası Adana Altın Koza Film Şenliği’nde Türkiye prömiyerini yaptı.

Dünya prömiyerini 81. Venedik Film Festivali’nin Orizzonti (Ufuklar) kısmında yapan film, 15 Temmuz darbe girişimini arka planına alarak, Sinan ve Kenan isminde iki subay kardeşin bir gecesine odaklanıyor. Sinemanın başrollerini Ahmet Rıfat Şungar ve Berk Hakman paylaşıyor.

Yönetmen Türker Süer’le 31. Uluslararası Adana Altın Koza’nın Ulusal Yarışı’nda yarışan “Gecenin Kıyısı”nı konuştuk.

Türker Süer

‘TOPLUMSAL GAYRETLERİ AİLE İÇİNDE DE GÖRÜYORUZ’

“Gecenin Kıyısı” ilk uzun metrajınız. Film nasıl ortaya çıktı, senaryo süreci nasıl gelişti? Bu projeye başlarken sizi en çok etkileyen ne oldu?

Ben Almanya’da doğdum, büyüdüm, orada yaşıyorum ama alışılmış ki Türkiye’de olanları yakından takip ediyorum. Zati daima buraya geliyorum. Bu son yıllarda bendeki izlenimi şöyle oldu: İnsanlarda kutuplaşma ve şüphe oluşmuş. Güya herkes herkesten şüpheleniyor veya küçük bir hata yaparsan hemen şüpheli duruma düşebiliyorsun. Bu tür şeyleri görünce ‘bunlar niçin böyle, neden oluyor’ bunları anlamak istedim. Yola da oradan çıktım. Bunları anlamak için bir film çekmek, bir hikaye anlatmam lazım. Ondan sonra da bu kıssayı iki kardeş üzerinden anlatacağım diye karar verdim.

Aile kıssaları çok ilgimi çekiyor. Aslında toplumsal uğraşları aile içinde de görüyoruz değil mi? Aile uğraşı toplumun mücadelesini yansıtıyor, bağlı birbirine. Ben de yola öyle çıktım.

‘DARBE GİRİŞİMİNİ ODAK NOKTASINA TAŞIMAK GAYEM DEĞİL’

Filmde politik bir atmosfer var. 15 Temmuz darbe girişimini sinemanın arka planına almaya nasıl karar verdiniz? Sinemada bu dönemi seçmenizin özel bir nedeni var mıydı?

Hayır, katiyetle hayır. Bu başlangıçta senaryoda yoktu ama hikaye ilerledikçe eklendi. İnsani trajediyi bir kenara bırakırsak bu tür olaylar dramatik açıdan çok ilginç aslında, ana karakterin dünyasını alt üst ediyor çünkü. Karakterin her şeyi, bütün doğru bildiğini sorgulaması lazım. Bu nedenle dramatik açıdan bana orada öyle bir durum gerekiyordu.

Bizim ana karakterimiz ‘dünya böyle’ diye düşünüyor ve o kadar emin ki kendisinden… O nedenle kendi dünyasını sorgulaması için böyle çok güçlü bir şey olması gerekiyordu. O fikir de oradan girdi açıkçası.

Ancak bu olayı odak noktasına taşımak hiçbir zaman yani benim gayem değil. Aslında arka planda o dönüyor. Tarihî olayların bireyin hayatına nasıl yansıdığını görebilmek de ilginç oluyor alışılmış.

Filmde kardeşler arasındaki ilgide, görev ve aile bağları arasındaki çatışma öne çıkıyor. Bu ikilem nasıl bir dramatik yapı kurmanızı sağladı? Bu tema sizin için kişisel bir anlam taşıyor mu?

Herkesin bir ailesi var. Bunu kendim de izah edemiyorum doğru söylemek gerekirse. Neden bilmiyorum ancak beni kurcalayan bir şey varsa konu daima aileye geliyor. Mesela önceden çektiğim kısa metrajlarda da baba oğul veya iki kardeşin kıssasını anlattı. Bir aşk hikayesi yazmayı çok isterim ama eminim ki öyle başlasam bile bir anda ‘bu karakterler kardeş olsa nasıl olur?’ diye düşünmeye başlar, mevzuyu tekrar oraya getiririm. Bu durum tahminen sonradan değişir. Ama demek ki orada beni kurcalayan bir şey var.

‘AHMET RIFAT ŞUNGAR İLE TANIŞTIĞIM AN ONUNLA ÇALIŞMAK İSTEDİĞİMİ BİLİYORDUM’

Oyuncular nasıl seçildi? Ahmet Rıfat Şungar ve Berk Hakman ile çalışma süreciniz nasıldı?

Çok iyi iki cast yöneticimiz vardı. Ezgi Baltaş ve Berfin Elif Binbay. Rıfat ile şahsen tanışmıyorduk ama bildiğim ve sevdiğim bir oyuncuydu. Buluştuğum an Rıfat’la çalışmak istediğimi biliyordum. Berk’le de biraz daha sonra buluştuk, tanıştık. Orada da benim için hemen tak etti. İkisi de çok beğendiğim oyuncular ve ikisi bir araya gelince de çok güzel bir kimya tutturdular.

Ahmet Rıfat Şungar ve Berk Hakman’ı düşünüp yazdım derseniz de şaşırmam mesela…

Olurdu değil mi? Ben de öyle düşünüyorum. İkisiyle de çalışmak çok sevinçli, çok güzel, çok uygundu. İkisi de yetenekli oyuncular bence. Ne yapmak istediğimi hemen anlıyorlar. Ayrıca katkıları da oldu olağan, bazen onlar bir şey diyor, bazen onlar oynayınca ben bir şey görüyorum…

Bir subay olan Sinan karakteri üzerinden disiplin ve sadakat temalarını nasıl işlediniz? Bu karakterin kıssada hangi değerleri temsil ettiğini düşünüyorsunuz?

Yazarken öyküde ilgimi çeken şeylerden biri şu oldu; ikisi de aynı toplumda, aynı ülkede yaşıyor. Ama çok farklı davranış biçimleri var burada.

Sinan’dan başlayalım. Sinan şöyle düşünüyor; en iyi asker benim. en iyi oğul benim. Daima en uygunu benim… Kenan’ın tutumu ise isyan. Tahminen de Kenan, Sinan’dan daha önce bir şeyleri anladı, o nedenle hayal kırıklığına uğradı.

Kenan karakteri, babası asker olmasaydı o da muhakkak olmazdı. Onun yeri değil orası. Sinemada de onun bütün hayatı boyunca bunu hissettim. Bir yerde de “Bütün hayatım yalan, aynı seninki gibi” diyor. Bunu doğal ki seyirci nasıl istiyorsa anlayabilir. Bu sinemadaki en sevdiğim cümlelerden bir tanesi.

‘BİR SİSTEME SADIKKEN AYNI ANDA KENDİNE SADIK KALABİLİR MİSİN?’

Çünkü hayatını adadığı bir şeyin öyle olmadığını fark ediyor.

Değil mi? Motamot. Bir yerde mesela bir sistem olsun, bu sistem ordu olabilir, aile olabilir ama bir sisteme sadıkken aynı anda kendine sadık kalabilir misin?” gibi sorular var bu sinemada. Bilmiyorum olabilir misin sence? İmkansız gibi değil mi?

Bir sisteme uyacaksan kendinden biraz feragat etmen gerekiyor çünkü.

Bence de kendinden bir şeyler bırakıyorsun. Hatta sinemada bir sahne vardı, kurguda çıkarttık. Çok sevdiğim bir sahneydi. Orada da motamot böyle bir konuşma var. Başçavuş, “Bu üniformayı giydiğin an kendinden bir şeyler bırakman lazım” diyor.

Kötü bir şey gibi bahsetmiyorum bundan doğal ki. Herkesin kendi tercihi, kendi kararı. İster istemez kendinden bir şey bırakman lazım. Hazır mısın? Veya neyi bırakıyorsun? Tahminen kendinden çok önemli, seni sen yapan bir şeyi bırakıyorsun…

Filmi izleyen herkesin en çok merak ettiği şeyi soracağım. Sinemada Kenan’ın yanı sıra Malatya’ya yargılanmaya götürülen başka askerler de var. O asker kediyi neden öldürdü?

Sence neden öldü?

Bence kendisi kumandanlarının yanında daha alt düzeyde bir yerde. Bu nedenle gücünü kediye gösterebildi. Bu nedenle öldürdü.

Evet. Yüzde yüz öyle. Türkiye’de gazetelerde ayda en az bir sefer böyle bir haber okuyorum. Güçleri anca onlara yetiyor. Yani toplumun bireylere uyguladığı bir var. Baskı, baskı, baskı, baskı, baskı… Daha sonra da herkes gücünün yettiğinden bu baskıyı çıkarmaya çalışıyor… Ama bu bir sendrom bana sorarsan.

‘FİLMDEN SORULARLA ÇIKARLARSA NE MUTLU BANA’

Film, izleyicilere politik ve sosyal açıdan nasıl bir mesaj vermeyi amaçlıyor? Sizce izleyicilerin sinemadan çıkaracağı en önemli duygu ya da düşünce ne olmalı?

Ben hiç mesaj vermek istemiyorum. Sinemadan sorularla veya düşünerek çıkabilirler. Tahminen tuhaf olacak ama kendi hayatlarını düşünerek çıkarlarsa veya kendilerine ‘bu hayatta insan olmak ne demek?’ diye sorarlarsa ne mutlu bana.

Mesela bir kitap okuyorsunuz. O kitap değişik bir yerden ve apayrı şahıslardan bahsediyor ama sende öyle bir his yaratıyor ki “aslında bu kitap benim hayatımdan bahsediyor” diyorsun. Eğer ben de öyle bir şey yaratırsam şahane. Çünkü sineması seyirci tamamlar. Her şey ortaya koyulmuyor. Bu nedenle de herkes başka bir sineması seyretmiş oluyor günün sonunda.

‘OLANLARI DOĞRU TEMSİL ETMEK İSTEDİM’

Filmde kullanılan görsel dil ve sinematografik tercihler nasıl şekillendi? Dönemi ve karakterlerin iç çatışmalarını yansıtmak için hangi estetik yaklaşımları kullandınız?

Dışarıda olan şeyleri natürel ki hem takip ettiğim için biliyorum hem de araştırdım. Uzmanlarla konuştuk, mesela emekli albaylarla falan. Türkiye’de herkes askeri hayatı az çok biliyor. O nedenle olanları doğru bir şekilde temsil etmek istedim.

Ancak bir yandan da kendimi kısıtlamak istemiyordum. Sonuçta bir film yapıyoruz, belgesel değil. Onun için bazı şeyleri değiştirdik natürel ki. Yoksa kıssayı anlatamazdım.

Uzaktan çektik ama çok yakın planda çektik çünkü karakterlerin yüzlerinde ne oluyor görülsün istedim. İnsanın yüzü bana çok ilginç geliyor, saatlerce seyredebiliyorum.

Filmin çekim sürecinde sizi en çok zorlayan veya beklenmedik şekilde gelişen bir olay oldu mu?

Benim ilk uzun metrajım olduğu için olağan ki zorluklar oldu ancak bu zorluklar herhalde her film çekiminde yaşanıyordur. Uzun metraj, sadece uzun bir kısa film değil. Bedensel olarak bayağı zor. Uyuyamıyorsun ya da iki saat uyuyorsun.

Şöyle de tuhaf bir şey vardı; her sabah boş ellerle gidiyorum sete. Bugün belli sahneleri çekeceğiz biliyorum ama şimdi ortada bir şey yok. Boş ellerle gidiyor ve deniyorsun. Görüntü direktörümüzle her şeyi konuştuk, düşündük, provalar yaptık. Yani daima hazırlıklıydık ancak düşündüğün gibi olmayabiliyor. Veya oyuncunun tahminen bir fikri olabiliyor. Böylece yavaş yavaş sahne yaşamaya başlıyor.

Zaman o kadar değerli bir şey ki çekimlerde onu da anladım. Zaman uzadıkça sarfiyatlar de çok artıyor. Bazen de artmıyor çünkü o para yok. Yani o mecburen o sahnenin o an orada bitmesi gerekiyor.

Gelecekte ele almayı planladığınız başka projeler var mı?

Var, çalışıyorum ama daha çok erken kademede.

Diğer Güncel Haberler İçin Tıklayın / Bursa Haber – Bursa Gündem – Bursa Gündem Haber – Bursa Haberleri – Bursa Son Dakika 

Bizi İnstagram’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber

Bizi X’de Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHbr

Bizi Facebook’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber

Bizi Youtube’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber

Bizi Linkedin’de Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber 

YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

Serkan Bayram’ın Hayatı ‘Buğday Tanesi’ Sinemasıyla Anlatıldı

HIZLI YORUM YAP