34,5089$% 0.06
36,1900€% -0.15
2.985,62%0,81
5.082,00%0,78
20.266,00%0,79
2.689,30%0,67
9.367,77%3,72
Uyuşturucunun tarihi bu topraklarda bilinenden eskidir. Malum, adı Afyon olan bir kentimiz de vardır. Az bilinir ama Türk köylüsünün ülkenin yakın tarihine kadar en önemli geçim kaynaklarından birisi afyon üretimidir. Eroin üretimi için Anadolu afyonu, Afgan afyonuna göre verimi daha yüksek bir bitkidir. İlaç sanayisinin laboratuvarlarda afyondan eroin, morfin vb. unsurların üretimine başlamasına kadar; Anadolu’da afyon sakızının tüketimi tekkeler başta olmak üzere yaygındır.
Cengiz Erdinç’in ‘Overdose Türkiye – Narkoelitlerden Mafyaya Uyuşturucunun Yüzyıllık İstilası’ adlı kitabı, ilk olarak 2004 yılında yayımlanmıştı. Bu konuda yıllarca tek başvurulacak kaynak olarak kaldı. Özellikle Cumhuriyet’in ilk yıllarında İstanbul’da yasal üretim yapan eroin fabrikalarının olduğunu bu çalışmadan öğrenmiştik. Cengiz Erdinç’in ‘Overdose Türkiye’ isimli bu çalışması, yirmi yıl sonra genişletilmiş, yeni bilgiler eklenmiş olarak Doğan Kitap’tan tekrar yayımlandı.
TÜRKİYE KANALİZASYONLARINDAN ÇIKAN UYUŞTURUCU TÜKETİMİ RAPORLARI
Erdinç’in araştırmasının asıl değeri, son yıllarda artan uyuşturucu kullanımı ve ticaretine yönelik yeni bulgulardan kaynaklanmıyor. Türkiye’nin büyük kentlerinde kanalizasyon şebekesinden alınan numuneler ile uyuşturucu kullanımını tespit etmek, bu bahisteki verileri aktarmak kitabın güncellenmiş baskısında ortaya konmuş yeni bulgular. Ancak ‘Overdose Türkiye’de anlatılan sırf uyuşturucunun, başta da eroinin Cumhuriyet’in kuruluşundan bugüne nasıl bir evrim geçirdiği değil. Kitapta uyuşturucunun dünya çapındaki doğuşu, mafya kümelerinin uyuşturucu ticareti ile girdiği ilişkiler hatta bu mevzudaki teknolojik değişiklerde detaylı bir şekilde aktarılıyor.
Bu yanıyla ‘Overdose Türkiye’nin son yıllarda sadece iddianamelere dayalı yapılan gazetecilik çalışmalarından önemli bir şekilde ayrıldığını görüyoruz. Türkiye’de başta sentetik uyuşturucular son yıllarda yaygınlaşmış, ortaya çıkmış hatta politikler, bürokratların uyuşturucu kaçakçıları ile bu derece yaygın ilgileri yeni bir şeymiş gibi algılanır. Oysa Cengiz Erdinç, genç Cumhuriyetin ilk on yılından itibaren bu alakanın son derece üst seviye bir ilişki olarak başladığını ve sürdüğünü bize belgeleri ile gösteriyor.
EROİN PSİKOLOJİK RAHATSIZLIKLARDA İLAÇ OLARAK KULLANILDI
Eroin, morfin, kokain gibi uyuşturucular ilaç sanayisinin laboratuvarlarında keşfedildiklerinde insan vücudunda yarattıkları tahribat hemen görülmedi. Hatta özellikle psikolojik bazı rahatsızlıklarda doktorlar tarafından tavsiye edildi. Bu sentetik uyuşturucuların bütün toplumsal kısımlarda yaygınlaşmasında motor fonksiyonu gördü: Birinci Dünya savaşı öncesinde ABD’de afyon, morfin ve eroin bağımlılarının sayısı 200 binin üzerindeydi. İçeriğinde morfin ve afyon bulunan pek çok preparat farklı isimlerle ‘mucize kür” diye satılıyor, postayla adrese teslim ediliyordu. ABD’de keyif verici unsurlara ilişkin ilk yasal düzenleme 1906’da yürürlüğe giren Saf Gıda ve ilaç yasası oldu; her türlü içki, gıda ve yiyeceğin ambalajında içeriğin belirtilmesi zorunlu hale geldi.
Osmanlı İmparatorluğu’nda ise durum çok farklı değildi. Özellikle işgal yıllarında İstanbul’un eğlence hayatı Rus mülteciler, işgal askerleri, harp zenginlerinin katılımıyla fevkalade bir çeşitlilik yaratmıştı. Uyuşturucu bu eğlence hayatının en önemli kesimiydi. 1923 yılında İstanbullu kadınların valiliğe verdikleri bir dilekçede durum şu şekilde aktarılıyordu: Bugün yaşları 18 ile 30 arasında değişen gençler arasında morfin kokain, eter ve alkol gibi öldürücü zehir alışkanlığı yüzünden perişan olmamış kimse yok üzeredir.
İstanbullu kadınlar klasik mülteci zıtlığı ile bunun sebebi olarak kente gelen Rus kadınları gösteriyordu. Kokain kente Ekim İhtilali’nden kaçan Rus aristokrasisi ile girmişti. Ama kolay bulunan ve en çok tüketilen eroindi. Amerika ve Avrupa, sokaklarındaki tehlikeyi erken fark etmiş, bu tehlikeli maddeyi yasaklıyordu. Ancak eroinin hammaddesi afyon sakızının en önemli üreticisi Türkiye’ydi. Lozan Antlaşması’na eklenen bazı unsurlardan başlayarak Türkiye’nin afyon üretimine kısıtlama getirilmeye çalışıldı. Ama Türkiye iktisadı için afyon üretimi çok önemli bir kaynaktı. Türkiye, 1925’de imzalanan Cenevre Afyon Sözleşmesi’ne katılmayacağını açıklamıştı: Türkiye’nin direnci 62 ilde ekilen haşhaşın ekonomide önemli bir gelir kalemi, aileleriyle birlikte on binlerce çiftçini geçim kaynağı olmasına dayanıyordu. Afyondan vazgeçmek kolay değildi.
ROMADAN BUGÜNE ANADOLU AFYONU
Üstelik Anadolu afyonu Roma’dan beri yetiştiriliyordu ve mavi haşhaş ismiyle yüksek morfin oranıyla başta ilaç sanayisi olmak üzere istek gören bir eserdi. Dünyada haşhaş ekimi ve eroin, morfin gibi hususların yasaklanması ile birlikte Türkiye bir anda en önemli üretici pozisyonuna yükselmişti. Türkiye’nin uluslararası afyon yasaklayan mukavelelere katılmaması ile dünyadaki eroin üreticileri özellikle İstanbul’a yöneltmişti. Bir anda İstanbul’da Japonların, Belçikalıların, Fransızların sahibi olduğu fabrikalar kurulmaya başlandı. Eyüp’te, Kuzguncukta, Bomonti’de eroin fabrikaları faaliyete geçti. Görünüşte ilaç sanayisi için üretim yapılıyordu. Aslında üretim ilaç sanayisinin gereksiniminin çok üzerindeydi ve geri kalan yeraltı dünyasında üç katı fiyatla satılıyordu. Türkiye’de mafyanın uluslararası arenaya açıldığı ve bugüne kadar süregelen ilişki zinciri başlamıştı. Eroin bağımlılığı dünyanın en önemli kentlerinde bugünle dahi kıyaslanmayacak derecede artmıştı.
CUMHURİYETİN İLK YILLARINDA EROİN FABRİKALARI
Cengiz Erdinç, bugün Amerikan film sanayisinin işlemeyi çok sevdiği İtalyan mafyasının otuzlardaki yükselişinin gerisinde uyuşturucu satışının olduğunu aktarıyor. İlginç olan bu eroinin en önemli kaynağı Türkiye’deki kanunî fabrikalardı. Bu fabrikaların yönetim konseylerinde ise Cumhuriyet’in en etkili isimleri bulunuyordu. İlk kurulan eroin fabrikalarından olan TETKAŞ’ın yönetim konseyindeki isimlere bakmak bu bağlantıların boyutu üzerine bir fikir verebilir: “Tetkaş’ın Yönetim Kurulu Başkanı, Meclis Başkan Vekili Hasan Saka’ydı. Şirketin ortakları arasında bulunan Belçikalı Paul Mechelaereve, Meksikalı P. Lapin ile siyasetçilerle başka şirketlere ortaktı. TETKAŞ’ın yönetimindeki Fransız vatandaşı Avukat Adrian Billioti Belçikalı sermaye grubunun önemli isimlerindendi.
Fabrikaların açılması, hiç hesapta olmayan bir şekilde İstanbul’daki eroin bağımlılarının sayısında bir artışa yol açtı. Bakırköy Akıl Hastanesi’nin başhekimi Mazhar Osman’a tedavi için gelenler Japon Fabrikası olarak bilinen Taksimdeki Oriental Products’ta çalışan emekçilerdi. Başhekim Mazhar Osman doğal olarak eroin üreten bu fabrikanın çalışanlarının ürettikleri ürünü tüketmeye başladıklarını düşündü. Oysa gerçek apayrıydı: Fabrikaya sapasağlam giren Türk amele yaparken koklamağa mecbur oldukları heroin tozu yüzünden yemeden içmeden kesiliyor, günden güne zayıflıyor, ayakta duramayacak hale geliyor.
Yalnızca işçiler değil, meşru ve yasa dışı eroin üretimi yüzünden eroin bağımlılığı İstanbul’daki lise öğrencilerine kadar düşmüştü.
Üst seviye yöneticilerin eroin üretiminden elde ettikleri kâr ve bağımlıların artması, konunun Mustafa Kemal Atatürk’ün önüne gelmesine yol açtı. Yeni ABD Büyükelçisi Charles Hitchcock Şherril mevzuyu Mustafa Kemal Atatürk’e iletti: Büyükelçinin verdiği Milletler Cemiyeti raporunu inceledi. İstanbul’da uyuşturucu maddeler yüzünden yapılan tutuklamaların listesini gözden geçirdi. İstanbul’daki eroin fabrikalarının bağımlılık ve kaçakçılıkla bağı, şaşırmasına ve öfkelenmesine yol açmıştı. Gazi Mustafa Kemal, afyon ticaretinin siyasetçiler ve bürokratlar tarafından desteklendiğini gösteren bulgulara sonlanmıştı.
Mustafa Kemal’in afyon ticaretinin denetim altına alınması yasal fabrikaların kapatılması istikametindeki baskısına rağmen kanunların meclisten geçmesi eroin mafyasının hükümet ve meclis içindeki üst seviye bağlantıları nedeniyle epey zor olmuştu.
DİJİTAL DÜNYANIN İMKANLARI MAFYANIN ELİNDE
Uyuşturucu her dönem mafyanın en önemli gelir kaynağı oldu. 1930’lu yılların mafyasının uyuşturucuyu elde etmek üretmek satmak için kullandığı sistemler ile bugünkiler daha farklı. Artık dijital dünyanın imkanları mafya tarafından kullanılıyor. FBI’dan İnterpol’e ya da ülkelerin yerel polis teşkilatları da mafya ile mücadele etmek için kendi dijital kapasitelerini arttırmış durumda. Örneğin FBI kendi geliştirdiği bir yazılımı mafyaya izlenemez, dinlenemez diyerek sızdırmıştı. Bu sayede mafyanın yaptığı bütün görüşmeler izlenmeye alındı. Ama küresel çağda Afganistan’dan İran’a, Kolombiya’dan Türkiye’ye eroin ve kokain bazen tonlarca yükte gönderilebiliyor.
Cengiz Erdinç, ‘Overdose Türkiye’de bu ticareti doğuşundan bugüne bir polisiye kurgu ile aktarmış. Bu yanıyla günümüz gazeteciliğinin en iyi örneğini verdiğini söyleyebiliriz.
Diğer Güncel Haberler İçin Tıklayın / Bursa Haber – Bursa Gündem – Bursa Gündem Haber – Bursa Haberleri – Bursa Son Dakika
Bizi İnstagram’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber
Bizi X’de Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHbr
Bizi Facebook’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber
Bizi Youtube’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber
Bizi Linkedin’de Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber
RTÜK’ten Netflix, Mubı ve Blu Tv’ye İdari Yaptırım