DOLAR

33,9008$% 0.03

EURO

37,6352% -0.04

GRAM ALTIN

2.809,88%0,81

ÇEYREK ALTIN

4.610,00%0,88

TAM ALTIN

18.383,00%0,88

ONS

2.577,74%0,76

BİST100

9.685,49%1,73

İkindi Vakti a 16:34
Bursa HAFİF YAĞMUR 28°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a
SON DAKİKA

DOLAR 33,9008

EURO 37,6352

ALTIN 2.809,88

BİST 100 9.685,49

İkindi 16:34

28°

Vücut Algısı ve Toplumsal Normlar: Geçmişten Günümüze Ülkü Vücut Anlayışı

ad826x90

Uzm. Dr. Ferda Volkan & Uzm. Klinik Psikolog Tuğba Çebioğlu

Son vakitlerde farklı psikiyatrik şikayetlerle kliniğe başvuran ergenlerde daha uzun bir boya sahip olma isteği sıkça karşımıza çıkıyor. Yakın zamanda Prof. Dr. Şükrü Hatun’un yazdığı “Boy ayrımcılığı (heightism) ve uzunluk uzatma arzusu” ile ilgili yazdığı makale üzerine düşünürken uzunluk ve vücut algısı ile ilgili görüşlerimizi/deneyimlerinizi paylaşmak istedik.  

Günümüzde gençler ve/veya ergenlik çağındaki çocuklar arasında uzun uzunluklu olmanın daha avantajlı olduğuna dair inanışlar/görüşler hayli yaygın. Gençler arasında sosyal etraflarında daha fazla kabul görecekleri, çekiciliklerinin artacağı ve daha çok beğenilecekleri ya da daha fazla kariyer fırsatına sahip olabilecekleri halindeki argümanlar sıklıkla dile getiriliyor. Aslında bir yanıyla bu argümanların altını dolduran bir kavram olarak düşünüebiliriz “Heightism” kavramını. Uzun uzunluk ayrımcılığı olarak tanımlanan “Heightism”, uzun uzunluklu bireylerin kısa boylulara göre daha avantajlı görülmesi, uzun boyun güç, başarı, liderlik ve çekicilikle ilişkilendirilmesi gibi görüşleri içeren ve daha az bilinen bir ayrımcılık tipi. Sonuç olarak iş hayatında uzun uzunluklu kişilerin daha çok iş olanağı, yüksek maaş ve terfi imkanına sahip olması, sosyal alanlarda uzun uzunluklu kişilerin daha popüler sayılması, uzun boyun romantik münasebetlerde tercih nedeni olması gibi sonuçları oluşturduğu düşünülüyor.

Uzun uzunluk dileği ve vücut algısı

Görüyoruz ki uzun uzunluk takıntısı, yani bireylerin sahip oldukları boya aşırı derecede önem vermeleri daha çok sosyal etmenler ile bağlantılı. Bireyin yaşadığı sosyal çevre içerisinde medya ve etrafın etkisiyle uzun boyu idealize etmesi, sosyal medyada ve etraflarında başkalarıyla kendisini daima kıyaslaması, tüm bu yaşantılarla birlikte kısa uzunluklu olmanın sonucunda yetersizlik hissinin oluşması, özgüvenin zedelenmesi ve olumsuz duygu durumunun beslenmesi kaçınılmaz hale geliyor. Hakikaten gençler ya bu duygu durumunun içinde psikiyatrik problemlerle baş başa kalıyorlar ya da vücutlarına dair olumsuz olarak algıladıkları bu durumu arzuladıkları şekilde değiştirmek için erken yaşlarda çeşitli operasyonlar geçirmeyi veya tedaviler almayı göze alıyorlar.  Peki gençler “Heightism” karşısında nasıl konumlanmalı? Bu duruma nasıl bir pencereden bakmalı? Ülkü uzunluk, ülkü vücut boyutu gibi bir kavram var mı? Yani “ideal ve normal olan” ne?

Çoğu insan hayatının herhangi bir döneminde bedenine dair olumlu veya olumsuz zihinsel dizaynlara sahip olabilir. Bireyin kendi bedenine dair algısı, duygusal reaksiyonları ve tavırları olarak tanımlanan bu duruma “beden algısı” diyoruz. Görünüşleri hakkında başkalarına göre daha çok düşünen, tahminen vücudunun bazı özelliklerinden memnun olan ama birkaç değişiklik arzu eden ya da çoğunlukla olduğundan daha farklı görünmeyi dileyen birçok beşerle karşılaşmış olabilirsiniz.

Tarih boyunca insanların vücutlarına dair algıları ve beklentileri kültürel ve sosyal normlarla şekillenmiştir. Örneğin Antik Yunan döneminde uzun, kaslı ve atletik bedenler güç ve otorite sembolü olarak idealize edilirken, Antik Japonya’da daha kısa uzunluklu savaşçıların çeviklik ve hız avantajı olduğu düşünülürdü. Orta Çağ’da ise kısa ya da uzun uzunluk genellikle önemli bir vücut özelliği değildi. Vücut uzunluğundan fazla vücut gücü, vücut dolgunluğu, yürek ve zekâ gibi nitelikler daha ön plana çıkmıştı. Ayrıca Orta Çağ Avrupa’sında dolgun vücutlar zenginlik ve refah göstergesi olarak şekillenirken, zayıf olmak yoksullukla ilişkilendirilirdi. 19 yy’da ise kadınlarda korselerle belirginleştirilmiş ince bel ve geniş kalçalar ülküydü. Erkeklerde ise yine uzun ince bir vücut, daha sade ve doğal bir görünüm tercih edilirdi, zenginlik ve güç artık kıyafetlerin kalitesiyle gösterilmeye başlandı.

Yani çağlar boyunca vücudun biçimine ve uzunluğuna dair farklı “normallik algıları” mevcuttu ve insanların güç ve otorite atıfları, sanat yapıtları ve giysi tercihleri bu algıya göre şekillendi. Hatta bazı kültürlerde ülkü vücut boyutlarına ve özelliklerine dair daha radikal uygulamalar bile tercih ediliyordu. Örneğin Çin’de daha küçük ayaklar zarafet ve yüksek sosyal statü simgesi olarak görülürdü. Bunun için küçük yaşta kız çocuklarının ayakları sıkıca bağlanır ve böylece ayak kemiklerinin formu değiştirilirdi. Güneydoğu Asya’da ise uzun boyun güzellik ve zarafet sembolü olarak kabul edilirdi. Bazı kabilelerde kadınlar, küçük yaşlardan itibaren boyunlarına pirinç halkalar takarlar ve zamanla halkaların sayısını artırarak boyunlarını uzatırlardı. Bazı Afrika kabilelerinde ise büyük dudak tabakları, sosyal statü ve güzellik simgesi olarak kabul edilirdi. Bunun için alt veya üst dudak kesilerek büyük bir tabak yerleştirilirdi, bu da dudakların genişlemesini sağlardı. Bu uygulamalar, kültürel güzellik standartlarına uyum sağlamak için yani o toplumun “normal-ideal beden” anlayışına uyum sağlamak için yapılırdı ve genellikle toplumsal statü ile ilişkilendirilirdi.

Sosyal medyanın vücut algısına etkileri

Çağımızda da hızla değişen sosyal normlar ve dijitalleşmenin, gençlerin ve ailelerin vücut algıları üzerinde önemli bir etki yarattığını görüyoruz. Medya tarafından oluşturulan güzellik standartları, bireylerin vücut algılarını doğrudan etkilemektedir. Medyada sunulan reklamlar sıkça belli bir güzellik standardını öne çıkarmakta ve özendirmektedir. Moda sanayisi, genellikle belirli vücut tiplerine uygun giysiler tasarlamaktadır; bu da diğer vücut tiplerine sahip kişileri dışlanmış hissettirmektedir. Reklamlarda ve afişlerde genellikle zayıf ve uzun uzunluklu modellerin tercih edilmesi de bireylerin vücut algısına dair gerçekçi olmayan beklentiler oluşturmasına sebep olmaktadır.  Bu tür medya mesajları hem gençlerin hem ebeveynlerin vücut imajına dair olumsuz algılar geliştirmesine neden olmaktadır.

Çoğu “Influencer” belirli bir yaşam şeklini ve vücut tipini öne çıkararak aslında vücut algımızı şekillendiriyor. Gençler ve aileler çoğunlukla sosyal medya aracılığıyla daima olarak mükemmelleştirilmiş ülkü vücutlara maruz kalıyorlar. Bu durum bireylerin idealize edilmiş güzellik standartlarını içselleştirmelerine, kendilerini daima kıyaslamalarına ve kendi vücutları ile ilgili olumsuz hisler hissetmelerine neden olmaktadır. Bu kıyaslama bir nevi toplumsal statü ve saygınlık göstergesi olan “ideal bedene” ulaşmak için kıyasıya bir rekabete dönüşmektedir. Psikolojik araştırmalar ve klinik tecrübemiz sosyal medyada idealize edilen omurların, bireylerde yetersizlik ve rekabet hislerini artırdığını göstermektedir. Bu durum, gençlerin kendilerini daima diğerleriyle kıyaslamalarına ve olumsuz bir vücut algısı geliştirmelerine yol açmaktadır. Gerçekten medya kullanımı ile vücut memnuniyetsizliği arasında güçlü bir bağlantı olduğunu gözlemliyoruz. Görünen o ki farklı tarihi periyotlara ve farklı kültürlere göre “ideal olan” ve “normal olan” daima bir değişim içinde. Peki vücut algısı daima değişen ve şekillenen bir durumsa, o halde neye göre değişiyor?

Aile içi tavırların ve diğer faktörlerin etkisi

Tabii ki vücut algısı gençlerin maruz kaldığı birçok faktöre göre şekillenmektedir. Ebeveynlerin kendi vücut algıları, çocuklarının algılarını şekillendirmede kritik bir rol oynar. Müspet vücut imajı sergileyen ebeveynler, çocuklarına da bu algıyı aktarabilirler. Araştırmalar da ebeveynlerin kendi bedenleri hakkında olumlu konuşmalarının, çocukların vücut algısını olumlu yönde geliştirmede etkili olduğunu ortaya koymaktadır ve eleştirel/yerici ebeveyn tavırlarının vücut memnuniyetsizliğine yol açabileceğini göstermektedir. Bazen aile içinde bir kişinin söyleyebileceği ağır bir söz anoreksia süreçlerini tetikleyebilmektedir.

Aile tavrının yanı sıra vücut algısının şekillenmesindeki sosyal boyutu yadsıyamayız. Evrimsel geçmişimizi anlamak da sosyal normların ve vücut algısının nasıl geliştiğini anlamamıza yardımcı olabilir. Tarihî örneklerde gördüğümüz üzere insanların fiziki özelliklerine ve vücut imajlarına dair tavırları içgüdüsel olarak “güç ve konum” çerçevesinde şekillenmiştir. Çünkü varoluşunun ilk yıllarından itibaren insan zihni “hayatta kalmaya ve güvende olmaya” programlanmıştır, bu durum tehlikeli olabilecek uyaranlara karşı alarm halinde olmayı, bunlardan kendini müdafaayı gerektirir ve ancak bu şekilde hayatımızı sürdürebiliriz.

Bu durum çağdaş dünyaya da miras kalmıştır. Yani çağdaş dünyada tahminen bir çabayı kazanmak için çok uzun uzunluklu ya da bedenen çok güçlü olmamıza gerek yok, ama bu içgüdüleri otomatik olarak yine de sürdürüyoruz. Aslında zihnimiz aleyhimizde çalışmıyor, sadece farkında değiliz. Aynı zamanda ilk çağlarda hayatta kalabilmek için mevcut olan kümeye uyum sağlamak zorundaydık. Yani zihnimiz otomatik olarak bizi kümenin üyeleri ile karşılaştırıyor ve o kümeye uygun olup olmadığımıza bakıyor. Kümeye benzer miyiz? Aynı özellikleri taşıyor muyuz? Öyleyse kümeye dahil olabiliriz. Aksi durumda kümenin dışında kalabiliriz ve bu çok tehlikeli olabilir. Çağdaş dünyada da farkında olmadan kendimizi daima öbürleri ile kıyaslarız, çoğunluk olana uygun muyuz? Benzer miyiz? Ama burada sorun şu ki artık ilk çağlardaki gibi tehlikeli yaşam alanlarımız yok ve dahil olunabilecek küçük bir grup yerine çok geniş bir sosyal çevre içindeyiz. 

İlkçağlardan çağdaş dünyaya miras kalan bu içgüdüler gençler arasında çoğunlukla sosyal kabul görmek için akranlarının görüş ve davranışlarını benimsemeye eğilimi açıklayabilir ve aynı zamanda ekranların da devreye girmesi ile gençler kendilerini neredeyse tüm dünya ile rekabet eder halde buluyorlar. Akranlar arasındaki kabul görme dileği, vücut algısını şekillendirebilir ve sosyal izolasyon korkusu, gençlerin kendi vücutlarına yönelik algılarını olumsuz etkileyebilir. Ergenlerin sosyal medyada gördükleri akranlarıyla kendilerini karşılaştırmalarının vücut memnuniyetsizliklerini artırdığını görüyoruz. Akranlar arasında yapılan kıyaslamalar, özellikle ergenlik döneminde vücut algısını olumsuz etkilemektedir ya da akranlar içinde popüler olmak için idealize edilen vücut tipine sahip olma baskısı, gençlerin vücut algısını büyük oranda değiştirmektedir.

İdeal vücut bombardımanın tesirlerine karşı durmak için öneriler

Görüldüğü üzere çağdaş çağda adete “ideal beden” imajına dair dizaynların bombardımanı altındayız ve içgüdülerimiz bu uyaranlara karşı son derece hassas ve tetikte. Bilmemiz gereken şu ki artık ilk çağlarda yaşamıyoruz ve temelinde bizi müdafaaya programlı bu içgüdüleri yönetmek elimizde.  Öncelikle gençler sosyal medyadaki idealize edilmiş vücutlara dair içeriklerden uzak durarak kendilerini diğerleriyle kıyaslama durumundaki içgüdüsel hareketi azaltabilirler. Yine de gençlerde vücut algısı ile ilgili olumsuz algılar önü alınamaz bir hale geliyor ve bireylerin yaşam kalitelerini ve işlevselliklerini büyük ölçüde etkiliyorsa bu gençler için profesyonel yardım almak olumsuz niyetleri ele almayı ve değiştirmeyi kolaylaştırabilir. Aynı zamanda ebeveynlerin de çocuklarının vücut algısını nasıl olumlu yönde etkileyebilecekleri konusunda bilgilenmeleri ve gençlere olumlu vücut imajı iletilerini vermeleri teşvik edilebilir. Okullarda vücut algısı, kültürel ve toplumsal bakış açıları, vücut olumlama, sağlıklı yaşam, medya okuryazarlığı konularında programlar düzenlenebilir.

Farklı kültürlerdeki güzellik standartlarının tarihi değişimini öğretmek ve “ideal bedenin” tek bir kalıptan ibaret olmadığını göstermek bireylerin mevcut standartların toplumsal olarak inşa edildiğini anlamalarına yardımcı olacaktır. Bunun yanında vücut algısındaki bu sorunların toplumsal boyutta da ele alınması gerekmektedir. Medyanın ve sosyal medyanın vücut algısını nasıl etkilediği konusunda medya okuryazarlığına dair eğitimler sunularak bireylerin dijital içerikleri daha eleştirel bir şekilde değerlendirmelerine yardımcı olunmalıdır. Medyada, dijital manipülasyonlar hakkında şeffaflık sağlayan kurallar oluşturulabilir. Medya platformlarında çeşitli vücut tiplerinin olumlu bir şekilde temsil edilmesini teşvik etmek, farklı vücutların kabulünü artıracaktır. Reklamlarda gerçekçi vücut temsillerinin kullanılması, idealize edilmiş vücut standartlarının yayılmasını engelleyecektir.  

Peki bu konuda dünyada ne gibi önlemeler alınıyor? Norveç ve Fransa’ da reklamlarda filtre kullanılarak değiştirilen model fotoğraflarının kullanılması yasaklanmış durumda. İsrail sağlık standartlarını karşılamayan modellerin reklamlarda kullanılmasını yasaklarken, İngiltere’de sosyal medya platformlarında da zararlı içeriklerin kaldırılması hedefleniyor. Avustralya’da yapılan eğitim kampları gençleri sosyal medya baskılarının farkında olmaya teşvik ediyor. Bunun yanında birçok ülkede reklamcılıkta ve podyumlarda vücut çeşitliliğinin ön plana çıkarılmasını hedefleyen çalışmalar, vücut olumlama farkındalığını geliştiren ve sağlıklı vücut imajını destekleyen kampanyalar yürütülüyor.

Dünya ülkelerinde yapılan bu çalışmaların ve düzenlemelerin ülkemizde de yaygınlaştırılması gerekmektedir. Bu sayede toplumun tüm bireylerinin vücut algısına dair farkındalık seviyelerinin artması sağlanacaktır. Aynı zamanda yasaklama kolaycılığına düşmeden yapılacak yasal düzenlemeler gençler arasında yaygınlaşan “olumsuz vücut algısı” tehdidine ve bu durumun toplumumuz için getireceği risklere karşı atılabilecek önemli bir adım olabilir.


Uzm. Dr. Ferda Volkan – Çocuk ve Ergen Psikiyatristi/Psikoterapist

Uzm. Klinik Psikolog Tuğba Çebioğlu

Diğer Güncel Haberler İçin Tıklayın / Bursa Haber – Bursa Gündem – Bursa Gündem Haber – Bursa Haberleri – Bursa Son Dakika 

Bizi İnstagram’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber

Bizi X’de Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHbr

Bizi Facebook’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber

Bizi Youtube’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber

Bizi Linkedin’de Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber 

YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

Antalya’da Ticari Gemide Kalp Krizi Geçiren Çalışan Hastaneye Sevk Edildi

HIZLI YORUM YAP