34,3166$% 0.23
37,3542€% -0.07
3.037,56%0,57
5.091,00%0,53
20.302,00%0,52
2.756,82%0,49
8.863,88%-1,58
Melike Sarıkaya / Milliyet.com.tr – Zihinsel engelli bireylerin eğitiminde görev alan öğretmenler, sırf bilgi aktaran kişiler değil, aynı zamanda öğrencilerinin dünyasını değiştiren kahramanlardır. Zihin yaşı 5 ila 8 olan, ileri yaş zihinsel engelli öğrencilerle çalışan Zeynep öğretmen, bu özel sorumluluğu sadece bir meslek olarak görmeyip her öğrencisinin küçük muvaffakiyetlerini büyük bir sevgi ve sabırla kucaklayan isimlerden biri. Zeynep öğretmenin sabrı, özverisi ve sevgisi, öğrencilerinin hayatlarına dokunmanın ötesinde, topluma engelli bireylerin potansiyelini gösterme fırsatı sunuyor. Onların her gelişimini büyük bir sevgiyle takip eden ve bu süreçte yaşadığı güzel anları sosyal medyada paylaşan Zeynep öğretmen, insanlara engelliliğin bir sınır değil, aşılması gereken bir engel olduğunu hatırlatırken bu bireylerin sahip oldukları potansiyeli ve kıymetlerini daha görünür hale getiriyor. Zeynep Bulut, öğrencileriyle sevgi dolu öyküsünü ve birlikte kat ettikleri yolları ‘SEN ANLAT’ okuyucuları için anlattı.
‘GÖZLERİNDEKİ IŞIK, BÜTÜN KARAMSARLIĞIMI AYDINLATTI’
Zeynep Bulut özel eğitim ve yaratıcı drama alanlarında eğitimler almış bir çocuk gelişimi uzmanı. Küçük çocuklara yaratıcı drama alanında kurslar açmaya çalışırken kurum müdüründen gelen bir rica ise hayatını değiştirdi. Zeynep’in küçük çocuklarla olan irtibatı müdürünün dikkatini çekti ve engelli bireylerle çalışmasının daha güzel olabileceğini söyledi. Kelamlarının devamında Zeynep Bulut’a engelli bireylerle çalışması için ricada bulundu. Bu teklif Zeynep öğretmeni ilk etapta korkuttu. Hayatında özel bir arkadaşı bile olmamıştı. Çocuk gelişimi okuyup stajlarında engelli çocuklarla karşılaşsa da nasıl iletişim kuracağını bile bilmiyordu. “Yapamam” diye düşündü ve korktu. “Daha sonra yaşları 18 – 55 arasında ama zihin yaşları 5 – 8 arasında olan, 20’nin üzerinde bir çocuk grubunun sınıfına girdim ama karamsardım. ‘İki gün denerim daha sonra devam etmem’ diye düşünüyordum. Sınıfa girdiğimde hepsinin bir anda bana bakması, gözlerindeki ışığın parlaması… O duyguyu tanım bile edemem. Gözlerindeki ışık tüm karamsarlığımı aydınlattı birden” diyen Zeynep Bulut bu andan sonra sınıftaki yaşları kocaman olsa da yürekleri çocuk olan bu kişilerin öğretmeni olmak istediğine karar verdi.
Sınıfa girdiği ilk günden itibaren 5 sene geçti. Zeynep Bulut, hâlâ birlikte olduğu öğrencileriyle çeşitli aktiviteler yaparak sevgi dilini keşfetmeye devam ediyor:
“Onlarla ilk derse girdiğimde etkinlikler yapıyorduk ama şu dikkatimi çekti. Aslında bu çocuklar bu zamana kadar o kadar çok rehabilitasyona gittikleri için her şeyi öğrenmişler. Önlerine daima boyamalar koyulmuş, etkinlikler yapılmış. Ben etkinlikler yaptırsam da onlar daima benim nasıl davrandığıma odaklandılar. Öğrettiğim şeyden daha çok benim davranışlarım, onları daha çok mutlu etmeye başladı. Biz de böylece daima birlikte sevgi dilini keşfettik. Her şeyi sevgi dolu yapmaya çalıştık. Bu şekilde tiyatrolar çıkarttık, etkinlikler yaptık. Şovlarını fotoğraflarını, boyamalarını sergilediler. Daha sonra da sosyal ortamlara girdik. Sınıf içindeki eğitimimizi dışarıya taşıdık.”
‘ÖĞRETMENDEN ÇOK ARKADAŞA MUHTAÇLIKLARI VAR’
Engelli bireylerin 3 yaşından itibaren rehabilitasyon merkezlerine gittiklerini ve oradan öğrenebilecekleri her şeyi öğrencilerin öğrendiğini söyleyen Zeynep öğretmen bu sebeple sırf vakit dolsun diye etkinlikler yapmak değil farkındalık yaratmak istiyordu. Bu sebeple öğrencilerine öğretmen olarak değil, arkadaş olarak yaklaşmaya başladı. Öğrencilerinin gereksinimlerinin bu olduğunu fark etmişti. İçindeki öğretmeni asla öldürmedi, onlara yol gösterirken dostluk etti: “Öğretmenliğim daima geri planda kaldı. Bunun için sadece sınıf içerisinde değil, dışarıda da paylaşımlar yaptık. Ben öğrencilerimin, Kocaeli’nin Karamürsel ilçesinin çocukları olmasına rağmen sınıf dışında bir arada vakit geçirmediklerini fark ettim. Ders bitince hepsi evlerine dağılıyordu. Ben onlara bir gün ‘Okuldan sonra çay içmeye gidelim’ dedim. Biz çay içmeye gittik ama onlar çok şaşırdılar. Hatta öğrencilerimden Yusuf Tan, o gün daima böyle etrafa bakıyordu. ‘Ben dışarıda öğretmenimle çay içiyorum’ der gibi herkese bakıyordu. Hatta o günden sonra çay sevdası başladı. Çünkü önemli olan, orada pürüzleriyle değil de sosyal ortamlardaki benlikleriymiş gibi hissetmesiydi” diyen Zeynep Bulut öğrencileriyle yaşadığı anları şöyle anlattı:
“İki gün çay içmeye birlikte gittikten sonra üçüncü gün onlar çay içmeyi bana teklif etti ama ben müsait değildim. O gün baktım ki kendileri çay içmeye gittiler. Önceden bu tek tek gezen çocuklar, şimdi grup halinde geziyorlar ve bu onlara öz güven veriyor. Birlikte oldukları zaman aralarında o güç doğuyor. Tahminen de yapabildiğim en güzel, en doğru şey onlara bu toplumsallığı kazandırmaktı. Keşke kocaman kucaklarımız olsa da bütün hayatımızdaki çocuklara kucak açabilsek. Fırsat verildiğinde, sevgi gösterildiğinde kat kat fazlasını size sunuyorlar. Biz onları daima geri plan attık. Yani insanlar daima acıyarak baktı. Ancak hepimizden akıllılar, aslında içinde ne cevherler varmış. Ön yargılar, bakışlar, acıma duygusu… Hayatlarında hiçbir zaman, ne yaparsak yapalım bunu silemeyeceğiz. Önemli olan dışarıdan gelen etkileri azaltamıyorsak onların içindeki kuvveti, gücü ortaya çıkartmak. Hemen yıkılmasınlar, ışıkları sönmesin diye bunu yapmamız gerekiyor. İşte, ben daima çalışmalarımı bu taraflarda değerlendirmeye çalıştım.”
Bütün bu müşahedelerinin nihayetinde öğrencilerinin saf duygu ve sevgilerinin kendisine çok iyi geldiğini, bu nedenle başka arkadaşa ihtiyaç duymadığını fark etmişti.
‘BENCE SOSYAL MEDYA FARKINDALIK OLUŞTURUYOR’
Zeynep öğretmen için öğrencileriyle yaşadığı anlar daima çok değerli oldu. Bu sebeple telefonunu bir an bile yanından ayırmadı. Yaşadıkları anların hepsini kayıt altına almaya çalıştı. “Benim onlarla yaşadığım bütün anılar çok değerli. Esasen hepsi birbirine eş bedel. Hemen hemen bütün anılarımızı sosyal medyada paylaşıyoruz. Engelli bireylere öğretmenlik yapmak çok zor. Diyorum ya, sevgi lisanıyla yaklaştığımız zaman karşılığını kesinlikle alıyoruz. Ben tamamen eğitimin dışında içsel yaklaşıyorum. Sevgi dilinin çocuklarımda çok yararını gördüm, bu şekilde de devam ediyorum. Her öğretmenin ayrı meziyetleri var. Benim telefonum her zaman yanımda oluyor. Esasen onlarla normal bir şekilde çay içmeye gidiyorum, dışarıya çıkıyorum, pikniğe gidiyorum. Bu gittiğimiz yerlerde arada bir görüntüleri açıp çekim yapıyoruz ama biz hiçbir şekilde kendimizi bozmuyoruz. Sadece anı almak için o çekimi yapıyoruz. Eğer kasıtlı ‘Hadi gelin video çekelim’’gibi bir çekim yapıyor olsam bu doğallığımızı da kaybederiz, samimiyetimizi de kaybederiz. En çok da onlara saygısızlık olur. Bu sefer kendime de saygısızlık yapmış olurum, buna gerek yok” diyerek kanıları paylaşan Öğretmen Zeynep Bulut ve öğrencileri için sosyal medyada paylaştığı bu görüntülerin çok katkısı oldu.
Paylaştığı her video diğer kişilerin farkındalığının artmasına sebep oldu. Bu usul durumların ‘duygu sömürüsü’ olarak kullanılmasına da epeyce karşı olan Zeynep öğretmenin tek amacı öğrencilerinin güçlü istikametlerini tanıtmak oldu:
“Birçok engellimiz sosyal medyada bu şekilde kullanılıyor. Görüyorum ve çok üzülüyorum. Tamamen sosyal medyanın bu gücünün değil de bizim çocuklarımızın gücünün ön plana çıktığı yerde olmak istiyorum. Biz, çocuklarımızla hem eğlendirip hem de güldürmeye çalışıyoruz. Görüntülerde bir uğraşımız olmuyor ama esasen çocuklarımız daima hislerimize hitap ediyor. Paylaşımlarımızın öğrenciler üzerinde genellikle güzel etkileri oluyor. Hatta bir gün öğrencim ‘Hocam çok şaşırdım, biliyor musunuz bize hoşsunuz yazmışlar’ demişti, orada kendimi çok kötü hissetmiştim. Onlar da güzel olduklarının farkına vardı. Hepsinin çok büyük hisleri var. Çok ince düşünüyorlar, hassas düşünüyorlar.” – Zeynep Bulut
‘KAPIMIZ, TÜRKİYE’DEKİ TÜM ÖZEL ÇOCUKLARA AÇIK’
Zeynep öğretmen öğrencilerinin hepsiyle neredeyse kursun açıldığı ilk günde tanışmıştı. Ancak Yusuf isimli bir öğrencileri sonradan dahil oldu. Yusuf’un ise birlikteliklerinde ayrı bir yeri vardı. Sınıfıyla ilk tanıştığı gün ‘Hababam Sınıfı’ ismini koymuştu. Hatta sınıfıyla birlikte Hababam Sınıfı’nı iliştirmiş, yazılar yazmışlardı. Hababam Sınıfı’nın da yaşları büyüktü ama içleri çocuktu. O yüzden aynı sınıfını anlatıyordu. Hatta öğrencilerine ‘Hababam Sınıfı’ndan bir kesit canlandırtmıştı. Sahilde güzel bir oyun çıkartırlarken Yusuf oralarda geziniyordu, yanlarına gitmeye yürek edemedi. Aldığı davet üzerine sınıf grubuna dahil oldu. Yusuf’la tanıştıktan sonra Zeynep Bulut, “Sende keşke bizim yanımıza gelsen, istemez misin?” diye sordu. Yusuf’ta “Anneme sorun, annem izin verirse tahminen gelirim” dedi. Ancak hali onları hiç önemsemiyordu. İsteksiz görünüyordu. Başka yere gittiklerinde Yusuf da onlara katılmıştı. Ertesi gün derslere de geldi ve gitmek istemedi. İkinci gün parfüm sıkarak, üçüncü gün tıraş olmuş bir şekilde geldi. Günbegün değişim gösteriyor, gelişiyordu. Zeynep öğretmen ve sınıfıyla birlikte kendine bakmayı öğrendi. Daha da artan bir heyecanla okula gelmeye başladı. Eğer ders saat 12.00’deyse o 10.00’da okula gelmeye başladı. Yusuf ile ilgili kanılarını “Mesela öğrencim Kâmil köyden gelir. 12.00 dersi için saat 08.00’de evden çıkar. Yani saat 10.00’da sınıfta olurlar, beklerler. Yusuf da öyle oldu. Çok kambur yürürdü ama artık kendini dikleştirerek, öz güvenli bir şekilde yürüyor. O sebeple biz sadece eski öğrencilerimizle devam etmiyoruz. Kapımız Türkiye’nin her bir köşesinden gelecek tüm özel çocuklara açık. Kocaeli’de de gelmek isteyen ancak gelemeyen çok öğrenci var. Yeterli imkânların sağlanmasını ve o öğrencilerin de ortamıza dahil olmasını çok isterim” sözleriyle aktaran Öğretmen Zeynep, öğrencilerinin hayallerini de ihmal etmiyordu.
‘GALATASARAY, FENERBAHÇE, BEŞİKTAŞ MAÇLARINA GİTMEK İSTİYORLAR’
Zeynep Bulut, öğrencilerinin büyük ekiplerin fanatiği olduğunu, maçlara gitmeyi çok istediğini ve böyle bir faaliyetle öğrencilerinin kendilerini daha çok toplumdan biriymiş gibi hissedeceğini fark etti. Bulut, “Benim eğitim biçimim drama öğretmeni olmamdan dolayı oyunla öğrenmeye yönelik. Dersimizde bol bol oyunlar oynuyoruz. Biz okulun sadece dört duvarla çevrili bir yer olmadığına inanıyoruz. Derslerimizi sadece okul içinde yapmıyoruz. Okul dışında, birebir hayatın içinde beşerlerle etkileşim kurarak, toplumsallaşarak hem eğleniyor hem de öğreniyoruz. Böylece öğrendiğimiz her şey daha kalıcı hale dönüşüyor. Mesela sahilde çay bahçelerine gidip ‘Bizimle oynar mısın?’ etkinliği yapıyoruz. Yanımızda götürdüğümüz kutu oyunları vb. oyunlarla oradaki yaşlılarla, çocuklarla, yetişkinlerle çocuklarımızın karşılıklı oyun oynamasını sağlıyoruz. Elimden geldiğinde çocuklarımla çeşitli sosyal etkinlikler gerçekleştirmeye çalışıyorum ama imkanlar bir yere kadar el verebiliyor. Galatasaray’ın, Fenerbahçe’nin ve Beşiktaş’ın fanatiği olan çocuklarım var. Maçlarını stadyumdan izlemeyi o kadar çok istiyorlar ki…. Bir imkân olsa da çocuklarım stadyumda maç izlese diye çok istiyorum. Küçük hayallerini ben gerçekleştirebiliyorum ama büyük hayaller için dayanağa ihtiyacımız var” diyerek sözlerini noktaladı.
Diğer Güncel Haberler İçin Tıklayın / Bursa Haber – Bursa Gündem – Bursa Gündem Haber – Bursa Haberleri – Bursa Son Dakika
Bizi İnstagram’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber
Bizi X’de Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHbr
Bizi Facebook’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber
Bizi Youtube’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber
Bizi Linkedin’de Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber
Squid Game’in İkinci Sezonu 26 Aralık’ta Geliyor